Semra Meral
Geçimdi, ‘seçim’di derken, unutuldu sanmayın Arif Nihat Asya’m…
Kıştı, ‘alkış’tı derken, unutuldu sanmayın Arif Nihat Asya’m…
Sen unutsan, ben unutsam ne çıkar;
O’na yeter, O hayranı olduğu Al Bayrağım…
Ona yeter bir ‘Bayrak Şairi’ olması bu şanlı yurdun…
Siz unutsanız, biz unutsak ne çıkar;
Ona oğullardan, analardan çiçekler, dilekler yeter…
Onlar olsa vefasız, şunlar olsa vefasız; Ona Şahit olduğu Şehitler yeter…
Mısra çıksa nankör, dize çıksa bonkör(!) ne çıkar; O’na şu ;
Hitapların güzidesi, hatiplerin gözdesi;
‘Müslümanlıkla yoğrulan yurdumu / Müslümansız bırakma Allah’ım!..’ yeter…
Daha Önce De Şöyle Yazmışız:
NEDİR ‘5 OCAK’ veya NEDİR ‘Üç’ 5 OCAK???…
Tarihler vardır, sadece takvim yaprağında kalır…
Tarihler vardır, koparılır… koparılır… atılır…
Tarihler vardır, tarihe ‘damga’ vurur…
İşte bir ‘5 Ocak’ da tarihe damga vuran; hem geçmişe, hem geleceğe ışık tutan tarihlerden biridir…
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış sayılınca biz, yurdumuzun dört tarafını işgal etme hazırlığı içindeki düşman İskenderun’a da çıkartma plânları yapmaktadır…
Bunun üzerine görevli olarak 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelen Gazi Mustafa Kemal Paşamız bu cür’eti gösteren İngiliz ve Fransızlara ‘ateşle karşılık verileceği’ emrini vermişlerdir…
İşte bu emir, işte bu şuur; ‘Kurtuluş Meşalesi’nin ilk olarak kendi memleketlerinde yakılması, ilk kıvılcımın Adana topraklarında tutuşturulması’ anlamına gelmektedir ki, büyük bir övünç ve büyük bir kıvanç vesilesi olmuştur Adanalımıza…
Daha sonra da zaten Gazi, Adanalıların bu haklı gururunu yine
15 Mart 1923’te TBMM Başkanı olarak Adana’yı ziyaretlerinde bizzat şu sözleri ile teyid edeceklerdir:
“Bende bu vakayiin ilk hiss-i teşebbüsü, bu memlekette, bu güzel Adana’da vücut bulmuştur.”
Önce Allah’ına sonra milletine güvenerek yola çıkan Gazi Paşa’mızın
“Geldikleri gibi giderler!” inancı öyle bir uygulandı, öyle bir tesis edildi ki; yedi düvel’e karşı konuldu da; ‘ha öldü, ha ölecek’ diye beklenen ‘hasta’ şifa buldu çok şükür…Sökülüp atıldı hastalık çok şükür de temizlendi düşmanın isinden, pasından, kumpasından dört köşesi yurdun.
Bugün düşman işgalinden kurtuluşunu:
‘Hangi çılgın bana zincir vuracakmış’ diye diye halaylar çekerek kutlayan, bayram yapan o kadar çok şehrimiz var ki…O kadar çok bir ve beraber olmanın o özel vefasını; hür olmanın o güzel, o bitimsiz havasını tekrar tekrar içine, ciğerlerine çeken şehrimiz var ki…
İşte ‘5 Ocak’ da; o kutlu kıvılcımın ilk tutuştuğu yer olan Adana’nın kurtuluş bayramıdır, işte ‘5 Ocak’ da; o unutulmayan cefayı, unutulmayan bir vefaya dönüştüren bir kutlu tarihin adıdır!..
İstiklâlimizin sembolü anlı-şanlı, ay-yıldızlı bayrağımız ise; bayrağımız için yazılan en muhteşem şiirlerden biri de ‘Bayrak’ şiiridir ki; ‘Bayrak Şairi’ unvanı ile taçlandırmıştır mümtaz şairini…
Mâlumdur ki; her şiirin bir hikâyesi vardır, her yazının bir çıkış noktası bulunur da ilham kaynağı olur kaleme…
Peki olmaz mı, peki bulunmaz mı böylesi güzel, böylesi özel bir şiirin öyküsü?..
Olur elbet, olmaz mı?!..Bulunur elbet, bulunmaz mı?!
Hem öyle bir olur ki, ‘5 Ocak’ tarihi katmerlenir de selâm durur kelâma…Nasıl mı?..
İsterseniz bu muhterem öyküyü :
“Ben üniversite tahsili için Ankara’ya geldiğim 1955 yılından,
onun vefat gününe kadar (…..?…..) hep yanında-yöresinde bulundum. Tesbitlerimi, kanaatlerimi ve ondan dinlediklerimi Ârif Nihat Asya İHTİŞAMI isimli 460 sayfalık bir kitapta topladım…”
diyen “Türk Edebiyatının ‘Muhteşem Yavuz’u” hitâbımızla onur duyduğumuz Yavuz Bülent Bakiler Üstadımızın Muhteşem eserinden
öğrenelim:
{ “Bayrak şiirini 35 yaşımdayken yazdım.Adana Erkek Lisesinde edebiyat öğretmeniydim. Hatay, Gazi’nin gayretiyle Türkiye’ye bağlanmıştı. Türkiye yeni bir sevinç içindeydi. Bu sevinci Adana da büyük coşkunluklarla yaşıyordu. Adana’nın Fransız işgalinden kurtuluşu, bildiğiniz gibi 5 Ocak 1922’dir. Bu bakımdan her sene 5 Ocak gününde Adana’da büyük şenlikler
yapılır. Adeta yer yerinden oynar. Şehrin bir saat kulesi var, bir de Ulu Cami minaresi. İşte o saat kulesiyle Ulu Cami minaresi arasına her senenin 5 Ocak kutlamalarında kocaman bir bayrak asılır. Onbeş izcinin kolları üzerinde taşınan bir bayrak.
Hatay Türkiye’ye bağlandığı için 1940 yılının 5 Ocak kutlamalarının daha bir güzel, daha heyecanlı olması isteniyordu. O bakımdan Adana Maarif Müdürlüğünden bizim okula bir yazı geldi. Yazıda mealen deniyordu ki: “5 Ocak kutlamasında…o güne uygun şiirin liseniz öğrencilerinden biri tarafından okunması…” Lise müdürü bu konuda beni vazifelendirdi. Ben de öğrencilerim arasından üç dör kişi seçtim.
-Gidin kütüphanelerde araştırın.. güzel bir şiir bulun. Pek duyulmamış bir şiir olsun. Meşhurların da kitaplarını karıştırın, adı pek duyulmamış şairlerin de.
Çocuklar gittiler. Birkaç gün sonra geldiler.
-Efendim bulamadık dediler.
-Bulamadık olur mu diye öfkelendim. Gözünüzü dört açarak bir daha araştırın dedim.
Çocuklar çıkıp gittiler. Üç dörtgün sonra elleri yine boş geldiler. E peki ne olacak? Kendi kendime dedim ki “Arif bu şiiri sen yazacaksın!” Bir gün sonra da 5 Ocak. Adana’da Ocak mahallesinde oturuyorum. O zamanlar bugünkü evlerde günün her saatinde elektrik yok. Geceleri petrol lambası yakıyoruz. Elayak ortalıktan çeklince petrol lambasının yorgun ışığı altında bayrağımıza sığınarak kalemi elime aldım. Şafak sökerken Bayrak şiiri hazırdı. O gece, şiiri nasıl yazdımsa, öylece kaldı. Üzerinde ikinci bir defa oynamadım.” }
İşte böyle aziz dostlar…Demek ki, Üç ‘5 Ocak’tan,
İlki: Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşuymuş…
İkincisi:O muazzam ‘Bayrak’ şirimizin gecesinde yazılıp, gündüzünde okunması imiş…
Üçüncüsü de…
-İsterseniz bunu aşağıdaki naçiz şiimizi okuduktan sonra beraber değerlendirelim mi efendim?..
-………………………………………………………………………………………………………….
‘Sükût ikrardan gelir’e sığınıyor ve öylesine inanıyorum ki, tekrar hatırlayan dostlarımızla birlikte yeni öğrenen dostlarımız da;
“Allah Allah!.. Allah Allah!..” derken; biz kendilerine yürekten katılarak:
“İster tesadüf de, ister de tevafuk;
İnananlar için hep açıktır ufuk!..” diyeceğiz…
BAYRAĞA KOŞAN ÂRİF
Semra Meral
Not: Yukarıdaki yazımızda şu (…..?…..) parantez içinde soru işareti olan kısım, orijinalinde (5 Ocak 1975)’tir…
Evet ‘Bayrak Şairimiz’ bir 5 Ocak’ta da Hakk’a, yürümüşlerdir…
Ruhlarına FâTiHâ…Makamları inş’Allah Cennet ola…
Adana’nın bayramı, tarih de beş ocak mı
Yakar meşalesini, közündeki bayrakla
Türk evladı; bağlasan, bağlasan hiç durur mu
Koşar Ârif Nihat’ım, özündeki bayrakla
Adana’da şenlik var, O öyle bakacak mı
Diker âbidesini, dilindeki bayrakla
Davullar vurulur da, halaylar çekilmez mi
Baştır Ârif Nihat’ım, elindeki bayrakla
Bayrak sorar Asya’ya: ‘Hep böyle olacak mı?..’
Yemin eder Allah’a, gözündeki bayrakla
Ozanın fıtratında, ilhamı hiç kurur mu
Coşar Ârif Nihat’ım, sözündeki bayrakla
Bin Dokuz Yüz Yetmiş Beşte de, bir Beş Ocak mı
Akar ayyıldızına, seferdeki bayrakla
Ecel gelmişse başa, hiç saniye durur mu
Hoştur Ârif Nihat’ım, seherdeki bayrakla
Der ki Meral Meral’im, yine bir Beş Ocak mı
Bakar Ârif Nihat’ım, gönderdeki bayrakla
Bir ‘bayrak şairi’ O, hiç, hiç unutulur mu
Kuştur Ârif Nihat’ım, göklerdeki bayrakla…
Semra Meral
Not: Yukarıdaki yazımızda şu (…..?…..) parantez içinde soru işareti olan kısım, orijinalinde
(5 Ocak 1975)’tir…
Evet ‘Bayrak Şairimiz’ bir 5 Ocak’ta da Hakk’a, yürümüşlerdir…
Ruhlarına FÂTiHâ…Makamları inş’Allah Cennet-i Âlâ ola…