Kategoriler
Şairler

Muhsin İlyas SUBAŞI

muhsin_ilyas_subasi

Şair-Yazar-Gazeteci

25 Temmuz 1942’de Şarkışla’da doğdu. İlkokulu doğduğu yerde orta ve liseyi Kayseri İmam-Hatip Okulu’nda okudu.
Yüksek öğrenimine İzmir’de başladı, Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’nde tamamladı.
Bir süre gazetecilik (1961-73), ardından çeşitli liselerde öğretmenlik (1973-95) yaptı. Gazetecilik mesleğini edebiyat çalışmalarıyla birlikte sürdürdü.
Lise öğrenciliği döneminde; 22 Mayıs 1963’te Kayseri’de yayın hayatına giren Kayseri Ekspres gazetesinin yayın yönetmenliğini, yüksek öğrenimi sırasında, iki gazetenin (Hakimiyet ve Yeni Sabah) Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptı (1966-73).
Bir dönem, bölgesel yayın yapan Elif TV’nin Genel Müdürlüğünü (1995-95) ve İhlas Haber Ajansı (İHA)’ nın Bölge Müdürlüğü(1995-2002) görevlerini yürüttü. 1979-81 yılları arasında Küçük Dergi’yi (24 sayı) çıkardı. Şiir, deneme, eleştiri ve inceleme yazılarını 1965 yılından itibaren Hareket (1965-75), Türk Yurdu (1965-70), Hisar (1975-80), Töre, (1975-85). Millî Kültür (1981 – 86), Boğaziçi (1983-86), Kültür ve Sanat (1982-84), Yeni Düşünce (1982-83), Küçük Dergi (Sahibi ve yayın yönetmenliğini yaptı. 1979-81, 24 sayı, Kayseri) Berceste, (2002-2008), Gültepe (2002-2008), Erciyes (1978-2008), Türk Edebiyatı (1980-2007), Bruciye Edebiyat (2008), dergilerinde; siyasî ve aktüel konulardaki yazılarını ise Tercüman, Yeni Devir, Türkiye, Zaman gazetelerinde yayımladı.
1981 yılında Kayseri Sanatçılar Derneği Şiir Armağanını, 1976 ve 1984 yıllarında Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü basın ödüllerini (araştırma dalında), 1984 ve 1985 yıllarında da Kayseri Gazeteciler Cemiyeti’nin basın ödüllerini (araştırma dalında) kazandı. Güneşe Uçan Kelebek isimli romanı, Aydınlar Ocağı’nın 2001 ödülünü, (Yılın Romanı) dalında aldı. Çok sayıda şiiri bestelendi ve İngilizce, Almanca ve Arapça’ya çevrildi. Birçok uluslararası edebiyat toplantılarında Türkiye’yi temsil etti.

ESERLERİ:

OYUN: Alparslan (1962)

ŞİİR: Vuslat Türküsü 1968); Aydınlığın Gözleri (1979); Bu Yüreğin Ülkesinde (1981); Sevgi Donanması (1982); Deryâdil (1985); Sevdâkâr (1988); Bir Sır Gibi (1991); Aşkistan (2005);

DENEME: Şiirden Şuura (2004);

ROMAN: Ahtapot (1995); Güneşe Uçan Kelebek (2001); Aşkta Yanan Dede (2003); Ben Onurumu Çiğnetmem (2004);

BİYOGRAFİ: Taşla Konuşan Deha (1996); Ağırnaslı Sinan (2004); İki Mevlevî (2005); Batıdaki Mevlana (2007).

ARAŞTIRMA-İNCELEME Dünden Bugüne Kayseri (1986); Kayseri’nin Manevî Mimarları (1995); Bu Şehrin Hikayesi (2003); Batı İslam’ı Tanıdıkça (2008); Batı Türk’ü Tanıdıkça (2008);
Ayrıca; “AŞKTA YANAN DEDE” isimli eseri, yayımlanan bir başka eseridir.

KENDİMDEN ÖNCE SEN’DENİM!

Dualarımla yıkansın,

Gönlümdeki Kâbe’m benim.

Senden kaçarsa utansın,

Ayağım, başım bedenim.

Halkoluşum farklı ise,

Sırrın bende saklı ise,

Dilim ‘En’l Hakk’lı ise,

Soyulmağa hazır tanem.

Duygularım, ifadem hür;

Beni her hâle götürür.

Şükür Allah’ım, çok şükür;

Kendimden önce Sendenim!..

BİR ÂH Kİ, BENİ KÜL EDER

Zamanın yelesine yükle günün hüznünü,

Bırak alsın götürsün gönülden uzaklara.

Sen sevdâya emanet eyle bütün gününü,

Acısını bal etsin gelecek her bahara.

Kapımı her gün çalsın gurbetin mektupları,

Ben sabırda bulmuşum beklediğim o yârı…

Gün her sabah gönlüme yeni bir kapı açar,

Yığılır üzerime geçmişin çilesiyle.

Her sabah yüreğimden sevdâma bir kuş uçar,

Yeni bir buluşmanın tutuşan hevesiyle.

Bilir misin sevdâlım bekleme çilesini?

Deprem gibi sarsan o kapının tık sesini?

Gel, taşıma ruhumu, tedâvisiz dertlere,

Hayâl ufuklarına sınır çizme duygumun.

Savurma rüzgâr gibi gönlümü gurbetlere,

Yakma beni derdiyle çekilmeyen kaygımın

Ezmesin bakışların, sür çöllere gideyim,

Umut versin yeter ki, dağları yol edeyim…

Bağlanır tutkularım, hülyâsına gecenin,

Taşıyamaz melekler günün ışıklarına.

Bir sihir gibi kavrar verdiği söz Yücenin,

Bu umutlar götürür beni sonsuz yarına.

Kırılmadan ruhumun şu hayâl kanatları!..

Süreyim ufuklara içimdeki atları…

Ne Mecnun’un çölünde, ne Ferhat’ın dağında,

Benim yangınıma denk gönül alevi vardır.

Dilini mızrap eden âşığın dudağında,

Sızlanan türküleri benim âh’ım kadardır.

O âh ki beni her gün tutuşturur kül eder,

Küllerimi yârime bir kınalı tül eder…

SEN ZÜLEYHA MISIN

Sen Züleyhâ mısın bu gece;
Yapıştın gözuçlarıma Yusuf diye?
Halbuki gönül kuyuma gömülüyüm,
Yakubum olsan da çıkmam oradan,
Ben, nice Züleyhâ’nın gülüyüm…

Sen Züleyhâ mısın bu gece?
Rüyâlarıma ses ve ışık kattın.
Halbuki zindandaydı hülyâlarım,
Kervanlardan kiralamıştım onu,
Hasretinle gözlerimi kanattın…

Sen Züleyhâ mısın bu gece?
Kuyudan, kervandan, zindandan geçtim,
Kaç göz bıçak kesildi,
Kaç yürek ateş oldu?
Yırtılan gömleğimi getirdin ortaya,
Kanım Yakubuma gömleğim sana kaldı..

Sen Züleyhâ olarak kal her gece,
Ben Yusuf’tan da ötedeyim şimdi.
Bir başka sevdâya türkü söylerim,
Kaç Yusuf güzelliğinden geçtim bilsen,
Kendi Züleyhâma giderim…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir