BENİM YAŞADIĞIM ZİLE, BU ZİLE DEĞİLDİ ! | ||||||||
|
||||||||
Sokaklarında öbek öbek çocuklar görülmüyor; cıvıl cıvıl şen şakrak sesleri duyulmuyor artık.İsimlerini bile saymayı unuttuğumuz oyunlar, sokaklarında oynanmıyor artık.Benim yaşadığım Zile, bu Zile değildi. Nerede o gece rüyalarımıza giren, hafızalarımızdan silinmeyen; elim elim epenek, el üstünde kimin eli, mendil oyunu, köşe kapmaca, enek (bilye-misket), tekin oyunu, artist-sporcu kartları toplama ve oyunu, çelik-çomak, kel fotak, maymun döndürme, (topaç çevirme), saklambaç, bizden size kim düşe, can yakan, ip atlama, çift ip atlama, kör ebe, taş yıkma, 3 taş, 5 taş, 9 taş, coz oyunu, çember çevirme, tel araba sürme, gazoz kapakları biriktirme ve daha niceleri… Yeni kuşak,bırakın bunların oynanmasını;çoğunun adlarını bile bilmiyordur.Sokaklarında sinemacı Ethem tahta panosuyla dolaşmıyor; uzun kış gecelerinde tel tel helvası çekilmiyor artık. Yok yokk..Zile, o eski Zile değil artık.Her evde artık; üzüm, armut, döngel, kavun, patlıcan turşuları kurulmuyor; cevizli kömeler, taranalar (Tarhana), pelverler, (Kuşburnu marmelatı-Bazı yerlerde salçaya da bu ad verilmektedir.)duru pekmezler yapılmıyor,ortaya hevenk hevenk vazlar getirilmiyor, getirilmiyor artık. Yoldan geçen arabaların plakalarını çocuklar tanımıyor,kimin olduğunu da bilmiyor.Vallahi benim yaşadığım Zile,bu Zile değildi. Faytoncuların kırbaç sesleri gelmiyor, çocuklar arkalarına asılmıyor artık. Faytoncu durakları da yok. Ya atların kişneyişleri, nal sesleri onlar da yok. Demirci arastalarından gelen neş’eli sesler,urgancıların naraları, leblebilerin kokuları, çokk uzaklardan gelmiyor artık gelmiyor.Sokaklarında gece gündüz şırıl şırıl akan çeşmeler; ellerinde helkilerle başlarında toplanmış kadınlar yok artık,yok.Sabah-öğle arası,yolda yürürken;önümden geçmeyip, bekleyen kadınlarda yok.Hani; sokaklarında,evlerinin önünü sulayıp süpüren kadınlar,onlarda yok,yok artık yok.Birbirimize sırtımızı verdiğimiz, yaslandığımız; o, ahşap evlerimizden inanın sesler gelmiyor, komşular bir eve vakitli-vakitsiz doluşup, dertleşip konuşmuyor.Dayanışma yok, dostluk yok; dert çok, çare yok.Zile; o, eski Zile değil artık. Vallahi; benim yaşadığım Ziler, bu Zile değildi. Bağlar var, bahçeler var.Neyleyim bağı bahçeyi? “Bağı senden, bohçası benden” atasözümüz var ya ! içinde bohça yok bohça…..O bağdan, o bağa koşan çocukları; sesleri biribirine karışan eşeklerin ai, ai, aiiileri yok yok.Annemin sesi gelmiyor aşaneden (Aşhane-mutfak ) Annem yok, babam yok, beni yoldan geldiğimde görüp; asık çehresinde güller açan, arasta da köşe dükkanından beni karşılayan CIBIROĞLU (kayınpederim) yok,yok.Baharla birlikte her hafta dolaştığımız, at arabası tutup gittiğimiz; Gezir Seyri, İsmail Dede, Ağbaba, Esbab Çayı, Emirören, Çeltek Baba, Ulukavak Seyirleri yok,yok…Sıkaklarından geçerken, özlemini duyduğumuz, kapı tokmakları, zerze sesleri, kapı şakşakları gelmiyor,duyulmuyor,duyulmuyor artık.Ya gurk’ler !… onlara ne oldu. Onlar da zamane uymuş. Peşlerinde civcivleri dolaştırmaz olmuşlar.onlar da yok , onlar da yok. Koca koca esvap kazanlarında kaynatılan hedikten, komşular nasibini almıyor artık.Sokaklarımız birer ulu aile gibiydi. Birlikte güler, birlikte eğlenir, birlikte üzülür, birlikte yaşardık herşeyi. Yok yok. Zile, o eski Zile değil artık. Yemin ederim,benim yaşadığım Zile,bu Zile değildi.Yazar diyor ya; “O, güzel insanlar; o, beyaz atlara binip gittiler.” Diye. Her şey değişti.Teknoloji herşeyimizi alt-üst etti.Çocuklar; bilgisayar başında, internet kafede.Aileler ; Televizyon başlarında,sabahlama da.Komşu ziyaretleri,neredeyse yok denecek düzeyde.Bat sofraları, çay ziyafetleri kalmışsa bir kaç evde Dolaşıyorsa ortada BAL DUDAKlar (Rahmetli kayınpederim CIBIROĞLU’na ait bir söz olup; Uzun Çarşı’da dükkan komşuları içinde bilmeyen yoktur.-sözü ile davranışı çelişen kişiler kasdedilmektedir.) İşte işte NAYLONLAŞTI dostluklar.. Nerde o güzel ZİLEM. Beyaz atlarıyla gidenleri, gören olursa; n’olur haber versinler… Yusuf Meral Kayseri Fevzi Çakmak LisesiTarih Öğretmeni |
Kategoriler