Kategoriler
Ozanlar

Duran TAMER

dt

1948 Sivas- Gemerek- Sızır Köyü ( şimdiki Sızır Kasabası ) doğumludur.
Şiir yazmaya ilkokııl sıralarında başlar. Yazdığı şiirlerini ilkokul öğretmeninin okuldaki panosuna asmasıbu şiirlerin haftalarca okuldaki diğer öğrenciler tarafından okunması ve çocukluk ruhunun okşanması Duran Tamer’i bundan sonra devamlı şiir yazmaya teşvik eder. Bu güzel gelişmeden sonra küçük Durandeğişik konular etrafında şiirler yazar.
İlkokul öğretmeni; ‘‘ Çiçek böcek üzerine bir şiir yazın. ’’ der Duran’da buzağı üzerine bir şiir yazar o zaman. Öğretmeni Duran’ın şiirini çok beğenir. Duran’ın Kır çiçeği adlı şiiri okul panosunda haftalarca asılı kalır. Okul müdürü Duran’a ‘‘Oğlum sen büyüyünce şair veya gazeteci olursun ’’der .
Duran Tamer’in babası Mehmet Ağa bir esnaftır ve o sırada Sızır’da kıraathane işletmektedir. O zamanlar kıraathaneler halkın devamlı bir araya geldiği buluştuğu yegane uğrak yerleridir. Kıraathaneler aşıkların da ziyaret ettiği halkla buluştuğu mekanlardır.
Aşık Veysel sık sık Mehmet Ağa’nın kıraathanesine gelip çalar söyler.
Bir kış günü Aşık Veysel kıraathaneye geldiğinde Mehmet Ağa ona Duran’ın şiirlerinden bahseder ve ‘‘Sana bir okusun’’ der. O gece Duranlarda misafir olan Aşık Veysel sabah çayını içtikten sonra Duran’ı yanına çağırır. ‘‘Duran baban bana şiir yazdığını söyledi. Beğendiğin şiirlerinden birini bana hiç çekinmeden oku” der. Duran Veysel Usta’nın karşısında şiirini utana sıkıla titreye titreye okur. Aşık Veysel çok duygulanır.Eliyle Duran’ın başını okşar. ‘‘Çok beğendim. Belki göremem oğlum ama bir gün sen çok büyük bir şair olacaksın zamanla şiirlerinin Türkiye’de yankı yapacağına inanıyorum. Ben geldiğimde sana devamlı şiirlerini okutacağım sen şiir yazmaya devam et. Hep doğruları yaz halkın dili ol doğayı çok sev ”der . ne varsa korkmadan yaz
Tamer’in aşıklık yolunda ilerlemesinde kesinlikle Aşık Veysel’ in rolü büyük olmuştur.
Mahlas olarak genelde adını kullanan aşığımız Duran Aşık Duran Deli Duran mahlaslarını da kullanır. Şiirlerinin çoğunluğu ortalama 5-6 dörtlüktür.
Hemen her konuda yazmış olduğu şiirlerde Türkçe’yi nakış nakış işlemiş yapmacıklığa düşmemiştir.
Duran’ ın şiirlerindeki konuların çeşitliliği hemen dikkat çeker.
Tamer içerik olarak geniş bir konu yelpazesinde yazmakla beraber şiirlerinin konusunu ağırlıklı olarak; gurbet aşk özlem ayrılık sitem vatan doğa köy hayatı barış kardeşlik cehaletle savaş ve güncel sorunlar oluşturmaktadır…
Duran TAMER’İ konumu açısından halk şairleri sınıflamasında kesin bir yere oturtmak oldukça zordur. Tamer tam anlamıyla ne bir ‘‘köylü’’ halk şairi ne de ‘‘şehirli’’ halk şairidir. O şiirlerinde iki kültürün de izlerini yansıtır. Gurbette yaşadığı için ülkesinin hem şehrine hem de köyüne özlem duyan şair için ‘‘sentez halk şairi’’ demek yanlış olmaz.
Uzun yıllar Almanya’da yaşamasına rağmen bir Anadolu halk şairi olarak şiirlerinde ülkemizin ve milletimizin tüm değerlerini ve güzelliklerini sergilemiştir.
Almanya’dan geldikten sonra, şairin şiirlerinin daha da yoğunlaşmış olduğunu görüyoruz.
Şiirimizin ÂŞIKLIK GELENEĞİ’nin Ali İzzet Özkan Âşık Veysel’den sonra son halkasını oluşturmaktadır. Duran TAMER dördü kız üçü erkek toplam 7 çocuklu bir çiftçi ailesinin 5.çocuğu olarak dünyaya gelmiş olup,evlidir.

ESERLERİ:

1) “SevdanınYeli (1998) ”,
2) “GüldüğümüGördünmü? (1999) ”,
3) “BaharıAndırırGözlerin (2004) ”,
4)DURAN TAMER’İN HAYATI VE ŞİİRLERİ (ÖnerÖZCAN, 2006)

ZURNA GİBİ ÖTTÜM BEN
On yaşımda tuttum kara sabanı,
Camızlara nodulumu dürttüm ben.
Ardıçlı tarlaya çektim tapanı,
Keseklerin arasında yittim ben.

Öküz boyun büktü, zelve kırıldı,
Boyunduruk baştanbaşa yarıldı.
Babam iğde mesesine sarıldı,
Her vuruşta zurna gibi öttüm ben.

Güzün toklu güttüm yağmurda yaşta,
Etli mantı buz tutardı bakraçta.
Sırılsıklam az mı yattım arhaçta,
Gece üzerime aba örttüm ben.

Koyun kuzu dört yanımı sarardı,
Ala keçi ayağımı yalardı.
Ağılda sürüye kurtlar dalardı,
İki itinen peşlerine gettim ben.

Boz eşekle ortak olduk kevene,
Gün vurunca saklanırdık yivene.
Yedi yaşlarımda bindim düvene,
Harmanın tozunu az mı yuttum ben.

Daşlıeniş’te arabamız devrildi,
Atlarımın yönü köye çevrildi.
Yumruğu yedikçe kafam sivrildi,
Yörüyecek hal kalmadı, bittim ben.

Damdan düştüm, götürdüler kucakta,
Kırık çoktur kollarımda, bacakta.
Kazan kurup yıkadılar ocakta,
Kaynadıkça duman oldum, tüttüm ben.

Pinniğinden tavuk çaldım Omar’ın,
İzi kaldı suratımda şamarın.
Anasını bellemiştim kumarın,
Kırk senelik kahveciyi üttüm ben.

Kış gelince camilere dalardım,
Lastik, çizme, ayakkabı çalardım.
Bir solukta terefiyi kılardım,
Bekçi düdük öttürünce yittim ben.

Nedense babamın yüzü gülmezdi,
Hiç anamın kıymetini bilmezdi.
Herslenince ipe sapa gelmezdi,
Bir başıma sokaklarda sürttüm ben.

Ne dayaklar yedim, etmedim tövbe,
Demek ne çileler çekmişim, vay be!
Belimde azığım, sırtımda heybe,
Yalın ayak dağda davar güttüm ben.

Babam kasap oldu, kelle kopardı,
Beşe aldığını üçe satardı.
Her senede iki kere batardı,
DURAN’ım der; hesap kitap tuttum ben.

 

GÜLDEN KIZIM

Dertli Leyla gibi dağları aşma
Kadere köz olup bağrında pişme
Dilerim Mevlâ’ dan soysuza düşme
Daim gönüllerde kal Gülden kızım.

Düşmesin peşine kötü sorunlar
Daim senin olsun mutlu yarınlar
Beni karşılasın üç beş torunlar
Dünyadan muradın al Gülden kızım.

Çayırlı çimenli yeşil göllerin
El içinde uzun olsun dillerin
Har görmesin bahçendeki güllerin
Yeşersin yaprağın dal Gülden kızım.

Toplanır dostların çeyizin yazar
Babayın gönlüne kurulur pazar
Gökhan kardeş sana eylesin nazar
Beline bağlasın şal Gülden kızım.

Ben altun olsam da sırası sensin
Bu kalan ömrümün yarısı sensin
Fatma çiçeğimdir arısı sensin
Şekerim şerbetim bal Gülden kızım.

O yüce dağları koyma arama
Merhem olam bağrındaki yarana
Sana âşık olan Dertli Duran’ a
Yılda birkaç kere gel Gülden kızım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir