Şair
1969 yılında Kayseri’de dünyaya geldi.
1990 Şanlıurfa meslek yüksek okulundan mezun oldu .
1988-1990 yılları arasında üniversite başkanlığı yaptı.
Alparslan Türkeş döneminde ülkü ocakları başkanlığı yapan Ömer Töme,
bir dönem Kayseri’de hareket isimli bir gazete çıkarttı ve köşe yazarlığı yaptı.
Şu anda bir kamu kuruluşunda görev yapmaktadır
2007 yılında “kaç volta var şafağa” isminde bir şiir kitabı yayımladı.
Yayına hazırlamakta olduğu bir şiir kitabı çalışması olan yazar bir grup arkadaşı ile birlikte mart ayında çıkarmak üzere olan bir de “ahde vefa hareketi” isimli bir dergi çalışması yapmaktadır.
Şiir Kuma Sevmez
Anlam idrakine soyunduğu vakit şüpheler
Sen, inciterek unutulursun
İsmin lazım değil
Siyah beyaz bir fotoğrafta göründü silüetin en son
Buruşuk bir zarfa söveceksin biliyorum
Biliyorum, adressiz mektuplara kızacaksın sen
Ve malulen düşeceksin bu gönülden
Gözlerimde kirli bir yağmur dinleniyor şimdi
Bulut dokunsa ağlayacakmış gibi
Ben, susuyorum sana
Ben, ötekileşen yüzümle gülümsüyorum sana
Acı bir tebessüm sonrası
Kağıt hadi yaz diyor
Kalemim mahmuzsuz bir küheylan gibi kan bulaştırıyor rüzgara
Penceremin önünden geçmesen olmaz mı ?
Arasına hüzün sürülmüş keyifler tattırmasan
Kanadını düşüren bir güvercin görüyor musun baktığında gökyüzüne ?
Bir kefen kadar beyaz
Çıplak ayaklarında ateşler sönen şiirler gibi acıyorum ben
Gelmeden, kanayan yüreğime gül işlemeli bir mendil bas !
Çölde ki bir avuç su bile benden daha ıslak
Ve teneşirde bekleyen bir tabut bile benden daha kalabalık
kimsesiz bir bakış aldım gözlerimden yalnız ve mağrur
gecenin sabaha döndüğü vakit
ve güneş doğmaya yüz tutmuşken tekmeledim ışığı
sönmemişti yıldızlar daha
düştüğü karanlıkta iki büklüm uyuyan
o çocuktum ben
Beni kus !
Bu sarhoş sevdanın akabinde
Suya sabuna dokunmadan temizle alnına çalınan yazgımı
Kelebekler kondurmam siyah saçlarına
Saçlarım, un çuvalına batmış gibiyken
Ödüllendirmem gözlerini gelişimle
Anası bir daha ömer diye bir oğlancık doğurmaz asla
Artık, şairin gitme vaktidir
Çünkü, şiir kuma sevmez…
Sevmez…
BİSMİLLAH…
Nurdandır aşk konağı sadakatten bir eşik
Gel çağrısı gönüle girişinde Bismillah
Kavgalar ninni söyler sallanır beşik beşik
Dosdoğru giden okun kirişinde Bismillah
İnanan yüreklerde haksızlığa saldırı
Hakikat menziline erişinde Bismillah
Zulme dik duruş gerek,zalime başkaldırı
Ömürün tam hesabı verişinde Bismillah
Güzelden yaratılmış,nakşolmuş yapısına
O’nda her şeyi güzel görüşünde Bismillah
Mazlumun gizlendiği mağranın kapısına
Örümceğin ağını örüşünde Bismillah
Kutsal olan helalce verdiğimiz emektir
Alın teri dökülen kuruşunda Bismillah
Millete devlet lazım dava insan demektir
İnsanın adam gibi duruşunda Bismillah
Bir tek hilal uğruna yurt yapılan toprağın
Uğruna ölen canı sarışında Bismillah
Şu denizin,ırmağın şu tepenin ve dağın
Can verilen vatanın karışında Bismillah
Anadolu sevdadır,ana dolu ! sesiyle
Yesevinin yayını gerişinde Bismillah
Hacı Bektaşlar gelir sevgiden nefesiyle
Türk’ün Hak’la başlayan her işinde Bismillah
Hasret nöbetinde sevda voltası
Son kez öpsem telinden azraile can sunsam
Yağmurun değişinden teneşirde ah yunsam
Kibirli mi saçların tek kokuluk dokunsam
Ne ölüyorum sensiz,ne nefes alıyorum
Hasretin nöbetinde sevda voltalıyorum
Rengine kurbanım ben bahtım gibi karadır
Gönül hep uzağında yanan dertli çıradır
Aklıma hükmedemem keder sıra sıradır
Gidemem diyorum ya,ne de hep kalıyorum
Hasretin nöbetinde sevda voltalıyorum
Anamın aksütünden emmişim yalan demem
Uğruna düşen yaşı sana haram edemem
Yüz çevirsen,kaş çatsan,kovsan bile gidemem
Bir çift turna haldaşım kokuna salıyorum
Hasretin nöbetinde sevda voltalıyorum
Haysiyetli vuslata sabır gülüm,az sabır
İşte kalbim hançerle,ölümüne yaz sabır
Kavuşmazsak yaşarken,yuvamız olsun kabir
Mutluluk nasıl şeymiş ben derde dalıyorum
Hasretin nöbetinde sevda voltalıyorum
Delirirsem gün gelir,kahkahalar dilimde
Tünerim eşiğine aşk yarası elimde
Seni düşünmemenin çaresi tek ölümde
Yüreğim kan damlıyor alnıma çalıyorum
Hasretin nöbetinde sevda voltalıyorum