Hasan Sami Bolak, Basın şeref kartı sahibi gazeteci, şair, yazar, radyo ve tv. programcısı. 10 Mayıs.1942 Kayseri doğumlu. Kayseri Lisesi’nden sonra Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Sanayi Bölümü’nden mezun oldu.
1960 yılından beri faal gazetecilikyapıyor. Askerliğini Menemen Özel İhtisas Tabur’unda “Özel eğitimli tahrip uzmanı” olarak tamamladı. Askerlikten sonra Üniversite sınavını kazanarak Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne girdi ve buradan mezun oldu. Kayseri Belediye’sinin İlk Basın Yayın Müdürü olarak göreve başladı. Görevi sırasında Alparslan Türkeş’in Genel Başkanı olduğu Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’nin ilk Kayseri teşkilâtını kurduğu için siyasi irade tarafından Belediye Basın Yayın Müdürlüğü görevine son verildi. Kayseri’de, Milli Ülkü, Yeni Sabah, Orta Doğu, Millet (gazete) ve Erciyes Gazetesi’ni kurdu. Ayrıca ; Spor Kayseri (dergi), Kurultay (Dergi) ve Sel (dergi) lerini yayınladı. Hâlen, Kayseri ‘ de günlük olarak yayınlanmakta olan Erciyes Gazetesi’ nin sahibi ve başyazarı. Erciyes Gazetesi, Elektronik Erciyes Gazetesi adresinden de yayın yapıyor ve Hasan Sami Bolak’ ın günlük siyasi ve edebi yazıları burada da yayınlanıyor.
Türkiye’de özel radyoların faaliyete geçmeye başlaması üzerine; 2 Ekim 1992 tarihinde, 93.5 mhz fm bandından yayın yapan, Kayseri’nin ilk özel radyosu Star fm’i kurdu. 1992 – 2004 yılları arasında, kesintisiz 24 saat Türk san’at musıkisi yayını yapan Star fm’in sahip ve yöneticiliği sırasında, 1000’den fazla Türk musikisi proğramları hazırladı ve sundu. Kayseri’deki bütün televizyonlarda sayısız siyasi ve edebi proğramları hazırladı ve yönetti.
Dr. Recep Doksat ‘tan Hipnotizma ve Spiritüalizm; Mehmet Mete’den Elektronik – yüksek frekans dersleri aldı. Sahibi olduğu Star Fm radyosu vericisinin power katını kendi yaptı. Bir süre, Mesmer metodu ile hipnoz uygulamalarında bulundu ve bunları günlük bir gazetede (Devrim Gazetesi-Kayseri-1962) dizi halinde yayınladı.
Mavi Gömlekliler isimli tiyatro eseri birçok kere sahneye kondu ve Münih ‘teki Radio Liberty (Azatlık Radyosu) nin Kazak , Özbek ve Uygur seksiyonlarında 1972 ‘ de skeç olarak yayınlandı. Çeşitli gazete ve dergilerde yüzlerce makale yazdı. Yurt içi ve yurt dışında onlarca ilmi ve siyasi konferans verdi.
1968’de ülkücü gençlerin katıldığı ve kamu oyunda Komando Kampları diye adlandırılan Türkiye’nin ilk ülkücü eğitim kampını Kayseri’de kurdu. Bu ve daha sonraları kurduğu diğer üç kampta gençlerin teorik ve pratik eğitimlerine fiilen katıldı. 12 Eylül 1980 öncesinde 2 yıl süre ile MHP Kayseri İl Başkanlığı yaptı. Kayseri Akşam Lisesi’nde; 2 yıl edebiyat – kompozisyon ve felsefe öğretmenliği görevlerinde bulundu. Almanca, İngilizce biliyor.
Aruz ve hece vezinleri ile yazdığı birçok şiiri tanınmış dergiler, ansiklopedi ve antolojilerde yayınlandı. Bestekâr Erol Sayan tarafından mâhur makamında bestelenmiş bazıları ise TRT repertuvarında yer aldı.. Lisede 18 yaşında iken çıkarmaya hazırlandığı Mor Gülüşler ismindeki şiir kitabının birinci fasikülünü bastırdıktan hemen sonra edebiyat öğretmeninin tavsiyesi üzerine bu fasikülü yaktı.
1973 ‘de Kayseri’de ilk ofset matbaayı, 2005 ‘de de ilk web Ofset gazete baskı sistemini kurdu. Türkiye’nin ilk ortokromatik film gazete sayfasını çeken horizantal yerli (57X82) repro kamerasını imal etti. (1973)
Hasan Sami Bolak, Basın Konseyi daimi üyesi ve Basın şeref kartı sahibi olup, yine kendisi gibi Basın Konseyi daimi üyesi ve ” Basın Şeref Kartı ” sahibi Mevlüde Nevin’le evli. Beyhan, Fatih ve Nihan isimli üç çocuk sahibi. Çocuklarından Beyhan ve Fatih de anne ve babaları gibi basın sektöründe. Beyhan Bolak Hisarlıgil mimari içerikli “TOL” dergisinin genel editörü, Fatih Bolak ise Erciyes Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü.(www.Biyografi.net’ten alınmıştır.)
SENDE GİTTİN SUDAN BAHANELERLE
Sen de gittin sudan bahanelerle
Kırılmış kâsedir gururum artık
Her gün selâmını göndersen bile
Uyku tutmaz oldu huzurum artık!
Sevgi boy vermezmiş yaban bağlarda
Kurudu diktiğim güller ard arda
Bir zaman şahinken ben şu dağlarda;
Şimdi kanadımdan vurgunum artık!
Gittiğinden beri kalmadı huzur
Gözlerimde fer yok, gökyüzünde nur..
Sensiz bilmem nasıl mutlu olunur;
Dibine karanlık bir mumum artık!
Gönül avunmuyor, geçmiyor zaman
Ne aşkın ateşi, ne de bir duman
Bir kış ortasında kaldım ki aman
Ne yaşım yanıyor, ne kurum artık!
Yüzünde tel duvak, elinde kına
Gelin olup gittin bir başkasına
Kalsan… yıldızları verirdim sana
Avutmaz gönlümü sürûrum artık!
Sen de gittin sudan bahanelerle
Neylesem kaderi yenmem nafile
Can düşmanı oldum mesafelerle
Seni sevmek benim kusurum artık!
ÖLÜMSÜZ
Geceler dursa, sürüp gitse doyumsuz öpüşün
Yine kanmaz dudağım, ben sana açlık duyarım
Uzatır ömrümü bir yan bakışın, bir gülüşün
Seni dünyama ışık, gönlüme aysın sayarım.
Bana işkence verir göğsüne bir gül takışın
Boşa geçmiş sanırım ömrümü, ben senden uzak.
Büyüler gözlerinin gölgesi, baygın bakışın
Gülüşün can suyu, sevgin ise görkemli konak!
Yüreğim sen’le kıpırdar, sana mahkûmdur elim
Göremezsem seni bir gün, o gün öksüz olurum
Seni ben böyle yürekten seviyorken güzelim
Nice yıllar yaşarım, belki ölümsüz olurum!
GÜLÜ SOLMAZ SANILAN BAHÇE
Gülü solmaz sanılır bu ömür bahçesinin,
Ebedi susmayacak nağmesi, bülbül sesinin!
Ne kadar sürse hayatın sonu bir gün gelecek
Yeniden başlayan her şey yine bir gün bitecek,
Bitecek sevgilinin tatlı ılık merhabası,
Bitecek, bahçede gül goncasının naz havası.
Azalır belki sanıp, gönlümüzün gamlarını
Boşa bekler dururuz ilkbahar akşamlarını..
Ne hayâller avutur gönlü, ne tozpembe saray;
Veremez gençliğimin hazzını sarhoş dolunay!
Bulanık ufkumuz artık… sona gelmiş gibiyiz
Namazın vakti yakın… gitgide elmiş gibiyiz!
Hani canlar, hani can yoldaşımız sevgililer?
Ne bu dünyâlara gelmiş, ne de gitmiş gibiler.
Görünüp, beş para etmezliği dünyâ malının
Giderek anlaşılır kıymeti zeytin dalının!
Yaşarız ömrümüzün sendeleyen günlerini
Derin özlem duyarak… yad ederek , dünlerini.
Kocamış gönlümüzün duygulu yağmurları az,
Yumulan gözleri artık geceler korkutamaz!
Getirir fermanı bir gün ecelin zâlim atı
Ve güneş battı mı başlar gecenin saltanatı!
Bir ömür öyle hayâllerle avuttun ki beni;
Seni hâin, seni zâlim ve sefil dünya seni!
Koyacak noktayı, bardaktaki zemzem suyudur
Doğuyorsan öleceksin, kaderin hükmü budur!
YABANGÜLÜM, KARDELENİM
Gök kubbenin yedi katı
Erişilmez kulesin sen.
Akşamüstü saltanatı,
Güneşlerce şûlesin sen!
İşte sana sevdâ selim
İstediğin başka ne var?
Ben, elinde bir kadehim;
İç, içebildiğin kadar!
Yabangülüm, kardelenim
Gönlüm sende, sevgim sana
İlk göz ağrım, son sevdiğim
Umursayıp anlasana!
Yanlış yazmış kırılası
Kader denen kalem bizi;
Bizim gibi sevmeyenler
Anlamazlar sevgimizi!
Farklı zaman diliminde
Gelmiş olmak bir kusursa,
Başka dünya ikliminde
Tekrar doğmak mümkün olsa,
Elvedâ der, apar topar
Hemen ölüp, nöbet savar
Ve doğarım senin için;
Gülüşün, gözlerin için!
Sonsuz aşkım, gerçek sevgim
Yabangülüm, kardelenim
Sevdim, demek ne zor sana
Umursayıp anlasana!