Kayseri Sarız İncemağara köyü doğumlu olup, 1976 yılında Isparta Gönen öğretmen okulundan mezun oldu.
Öğrencilik yıllarında Âşık Veysel konulu şiir yarışmasında Türkiye Öğretmen Okulları arasında şiir birincisi oldu. 1975 yılında suluboya resim yarışmasında dereceye girerek resim konusunda da birçok başarıya imza attı. Halen amatörce resim çalışmaları sürmektedir. Birçok sanat dergilerinde bu anlamda resimleri yayınlanmıştır.
Kayseri Ufuk Lisesinin açmış olduğu şiir yarışmasında Kayseri konulu şiiriyle üçüncülük aldı. 26 yıl çok severek yaptığı öğretmenlik görevinden 2005 yılında emekli oldu. Bir özel dershanede iki yıl boyunca idarecilik yapıtı.
Şiirleri; Erciyes, Çemen, Yeniden iriliş, Kurultay, Sesleniş, Dergâh, Türk’çe, Yeni Ufuk Lisesi, Somuncu Baba dergilerinde ve birçok gazetede yer almış ve ilgi görmüştür. Şiirleri; âşık tarzı ve tasavvuf şiirleri üzerine olup, çalışmalarım devam etmektedir. Geleneksel şiirlerimiz üzerine araştırma yapmaktayım. Bu konu üzerine kendimin de şiirlerinin yer aldığı bir çalışmayı kitap haline getirip okuyucuyla buluşturacağım.
Birçok yazarın ve şairin eserlerine editörlük yapmaktayım. Kendi şiir kitabım “ Sözlerin İzi” yayınlanmıştır .
YAZAR NASIL VE NEDEN YAZAR;
Yazar, nasıl yazar ve neden yazar sorusuna kendimin ne anladığımı anlatarak cevap vermek isterim. Yazar; bence iyi bir fırın ustasına benzemektedir. Önce fırını inşa etmekle işe başlar. Fırının inşa etmek için önce harcını karmaya başlar. Onun harcı; kum, çakıl ve taşlar yerine, soruları ve arayışlarıdır.
Harcı onlarla karar. Daha sonra içini yakmak için kuru odunlar bulur ve yakar, bunlarda kelimeleri ve cümleleridir. Arayışlarını ve sorularını yakar tutuşturur. Yakılan soru ve arayışlarından kelimeler diye adlandırılan küller meydana çıkar. O kelimeler fırın ustasının maharetli elleriyle tekrar yoğrulur ve fırına verilir, orada o kelimeler pişer, piştiğinden emin olduğu o kelimeleri sıcak fırından çıkarması gerekmektedir. Yazar fırına elini daldırır, kor alevlerin içinden tek tek bu kelimeleri bulup çıkarır. Her dalışta hissesine ne düşmüşse onunla yetinmek zorundadır. Daha fazlasını isteme yüzsüzlüğüne ne yazık ki sahip değildir, söz dinleyen uysal biri olur elini fırına her daldırdığında. Bilir ki, fırının kor alevlerinden kendine armağanlar gelmektedir, ona minnettardır, minnettarlığını söz dinleyen olarak gösterir. Bu kızgın fırına elini sokup ateş korluğun da fikir ve düşünceleri tek tek kor alevlerin içinden çekip alır. Takî takati kalmayıncaya kadar.
Daha sonra o ateş korluğunda kelimelerle cümlesini kurar. İşi henüz bitmemiştir, bu seferde aynı kızgın kor alevli fırına cümlelerini sürer, daha sonra da onları tek tek eliyle tutup çıkarır, kitap sayfalarına yerleştir.
Sizce kolay bir iş mi yazarın bu yaptıkları?
BÖYLE
Bilinmezmiş aşkın demi
Yakıp kül etti sinemi.
Sevda Umman, gönül gemi,
Dümensiz binerim böyle.
Tutuldum kaşı kemane,
Mecnun eyledi zamane.
Aşkından oldum pervane,
Kirmansız dönerim böyle.
Aklı olanı şaşırır,
Yanlın ayak dağ aşırır,
Aşkın ayazda pişirir,
Dumansız yanarım böyle.
Her gün tükeniyor zaman,
Geçti gençlik, çekildi can.
Ömür ağacını her an,
Amansız yonarım böyle,
Aşk otağında yayladım,
Sıtkıyla ismin söyledim.
Dilime tespih eyledim
Gümansız anarım böyle.
SENİ
Giysen de mertlik kazağı,
Yakın etsen de uzağı,
Kurarlar tilki tuzağı,
Düşürürler tora seni.
İnanma yalan yazan,
Akıl ermez bu düzene,
Atarlar kaynar kazana,
Pişirirler kora seni.
El uzatma vara yoğa,
Rıza göster aza çoğa,
Keklik edip dağdan dağa,
Aşırırlar kıra seni.
Dünyada alim olsan da,
Bulunmayanı bulsan da,
Türlü hikmetler bilsen de,
Şaşırırlar bire seni.