Kategoriler
Şairler

Ömer ÖNDER

omrondel

13 Mart 1937 Yılında Kayseri’de doğdu. Baba adı, Hüseyin; anne adı Ayşe olup baba tarafından dedesi, Hacı Kerimoğullarından Mahmut Efendi; Anne tarafından dedesi ise Cansız oğullarından Mehmet Efendi. Her iki dede de Seyyit Burhanettin mezarlığında medfundur.
İlkokulu Sivas’ın Şarkışla kazasında, ortaokul ve liseyi Kayseri Lisesi’nde tamamladı. 1958 Yılında girdiği İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini 1962 yılında bitirdi. Askerliğini 1962–1963 yılları arasında; gerek talebe, gerekse Yedek Subay olarak Tuzla piyade okulu’nda tamamlayıp bir yıl Gima Genel Müdürlüğünde Dış Ticaret Bölümünde hizmet verdikten sonra 1967 yılında girdiği Karabük Demir ve Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğünde çeşitli kademelerde çalışarak 1995 yılında Organizasyon ve Metot Müdürlüğünden emekli oldu.

Güzel sanatların birçok dalları ile ilgilenen sanatçı ilk kişisel sergisini Datça Aktur Tatil Sitesinde açtı. Özellikle maki, çalılık, bodur ağaç ve benzeri köklerinin tabiî figürlerinden yararlanarak hazırladığı ilginç yapıtlar, büyük beğeni gördü.

Diğer taraftan edebiyata karşı duyduğu ilgi nedeniyle lise yıllarında hikâyeler yazmaya başladı. İlk hikâyesi “Garip Bir Teklif “ 7 Eylül 1954 tarihinde, o sıralarda Kayseri’de yayın hayatında olan Hâkimiyet Gazetesinde neşroldu. Köşe yazılarına ise yine Kayseri’de yayın hayatını sürdüren İstiklâl Gazetesinde “Çarşambalık” başlığı altında 28 Mart 1956 Çarşamba günü başladı. O tarihlerde gazetenin bu köşesi, saygın bir kişiliğe sahip, değerli öğretmen Sayın Kazım Yedekçioğlu’na ait olmasına rağmen Çarşamba günleri köşesini öğrencisine bırakmıştı. Köşe yazıları 18 Temmuz 1956 yılına kadar devam etti. Bu tarihte sonra Erciyes Telgraf, Siyasî Baba, Ses, Zaman, Ortaanadolu ve Niğde’nin Sesi gibi birçok yerel gazetelerde ve Erciyes Mecmuasında yazılar yazdı.

Karabük’te bulunduğu yıllarda da Karabük’teki yerel gazetelerde Ö.F.Ö. rumuzu ile birçok hikâyeleri neşroldu.

Sanatçının hikâyelerinin konularını yaşanmış olaylardan seçmesi, ironik bir üslupla anlatışı, okuyucunun dikkatini çekmekte, güldürürken de düşünmesine ve olaylara bir başka gözle bakmasını sağlamaktadır

Sanatçı,1980 yılında yakalandığı sedef hastalığı nedeniyle zaman zaman hastanelerde yatarak tedavi görmüş; bu zaman dilimlerinde ise hastalığı ironik bir biçimde eleştirerek “SEDEFNAME” adında bir şiir kitabı neşretmişti. Bir hastalık üzerine yazılmış şiirleri kapsayan bu kitapçık kendi türünde tekdir.

Öğretmenlik mesleğine karşı duyduğu sevgi ve saygı nedeniyle bir öğretmenle evlenen sanatçı, gece eğitim veren Karabük Meslek Yüksek Okulunda da dört yıl öğretim görevlisi olarak Ekonomi, Organizasyon, Yazışma ve Dosyalama derslerine girdi.

Yurdumuzun birçok şehirlerindeki ulu camilerde görülen muhteşem sülüs yazıların çeşitliliğinden ve istiflerdeki o güzelliklerden son derece etkilenen sanatçı, Üstat Emin Barın’ın eserlerinden de ilham alarak bir çalışmaya girdi; Arapça harflerin figürlerinden istifade ederek, Latin harfleri ile değişik tarzda kırktan fazla tablo yaptı.21 Mart 2009 tarihinde Ankara’da sergilediği bu eserler de ziyaretçilerin takdirini kazandı.

Emekli olduktan sonra Ankara’ya yerleşen sanatçı evli olup, kızı Handan Gürsoy Ankara Cebeci İlköğretim okulunda öğretmen olarak görev yapmaktadır. Oğlu Mustafa Oğuz Önder ise Hava Pilot Üsteğmen iken 17 Ocak 2001 yılında şehit oldu. Halen Cebeci Askerî Şehitliğinde metfundur.

Sanatçı şimdilerde ,”Oğuzname” adıyla oğlunun hayatını yazmakla meşgul. Halen bir kitap olarak neşredilmeye hazır hikâyeleri ile şiirleri ve bestelenebilecek nitelikte şarkı güfteleri mevcuttur.

 

       HÜRRİYET

Ne yaparsan yap, mutlaka
Karşılığını alacaksın.
Dilediğinde hürsün amma
Sonucuna katlanacaksın.

 
             DALGA

Dalga boyu aşmış ha bir karış ha bin karış
Uzak durma cümbüşten gel sen de bize karış
Bırak gamı kederi küskün durma gel barış
Dalga boyu aşmış ha bir karış ha bin karış.

 

   NE YAZAR
Çarpışıp Boğaz da denize batmış
Yıllarca taaa dipte kumlara yatmış
Sahibi hurdacıya ucuza satmış
Geminin kaptanı olsan ne yazar

Modası kalkalı seneler olmuş
Namlunun deliğine çapaklar dolmuş
Tetik mekanizma hepten bozulmuş
Tüfeğin sahibi olsan ne yazar

Siyasiler her dem seni şişirir
Müfettişler ensende boza pişirir
Altını oyanlar durmaz didişir
Masanın sahibi olsan ne yazar

Lime lime olmuş dökülmüş sırttan
Renk cümbüşüne dönmüş yamalıktan
Solmuş tüm renkleri günde yanmaktan
Abanın sahibi olsan ne yazar

Merkez valisiyim ne desem boştur,
Başın hoş olursa gönlün de hoştur
Amiri memuru her dem sarhoştur
Kadehin sahibi olsan ne yazar.

          NEDEN ?...

Seni senden ziyade ben severdim bir tanem.
Bırakıp da giderken veda etmedin neden?
Yokluğunun acısı vefalı çıktı senden.
Bırakıp da giderken veda etmedin neden?

Dayanacak gücü yok bu kalbin sensizliğe
Tüm günlerim karardı, büründü sessizliğe.
Milyonların içinde düştüm kimsesizliğe
Bırakıp da giderken veda etmedin niye.

Yıllardır ağlamaktan göz pınarım kurudu.
Görmez oldum dünyayı, göz bebeğim kayboldu.
Bana ait ne varsa hepsi birden yok oldu
Bırakıp da giderken veda etmedin neden

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir