Kategoriler
Şairler

Bekir OĞUZBAŞARAN

bekir oğuz başaaran

BEKİR OĞUZBAŞARAN

01.09.1946’da Kayseri’de dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de; yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. 1975’ten beri Türkçe-Edebiyat öğretmeni ve öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır. Develi ve Kayseri İmam–Hatip Liselerinde, TED Kayseri Kolejinde, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde, Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak görev yaptı. 2011 yılında memuriyetten emekliye ayrılmış ancak 2014 yılına kadar Erciyes Üniversitesi’nde Türk Dili dersleri vermeye devam etmiştir.

1973-1975 yılları arasında İstanbul’da Yeni Sanat dergisini çıkardı. Kayseri’de çıkmakta olan aylık edebiyat dergisi Berceste’nin 2002-2014 yılları arasında on iki yıl yayın danışmanlığını yaptı. Birçok gazete ve dergide çalıştı. Kültür ve sanat sayfaları hazırladı.

1983 yılında Necip Fazıl’ın Şiiri adlı inceleme kitabını, 2007 yılında Kültür ve Edebiyatımızdan Manzum Portreler ve Rubaiyyât-ı Oğuz adlı şiir kitaplarını, 2009’da Geleneğin İzinde şiir kitabını, 2010’da Bir Yaşama Biçimi Edebiyat adlı deneme kitabını, 2011’de Necip Fazıl Gerçeği adlı inceleme kitabını, 2011’de Bir Gül Düştü şiir kitabını, 2012’de Poetika Rubaileri ve Ahir Zaman Rubaileri adlı şiir kitaplarını, 2013’te Söz Demi adlı şiir kitabını, 2014’te Denemeyi Deneme adlı deneme kitabını yayınladı. 2015’te Hikmet Burcu adlı şiir kitabı yayınlandı.

Pek çok gazete ve dergide kültür, sanat ve edebiyat konularında deneme, inceleme, makale ve eleştiri yazıları yazdı. Yazı ve şiirlerini yayınladığı dergiler arasında: Türk Edebiyatı, Hisar, Erciyes, Küçük Dergi, Yeni Sanat, Kültür ve Sanat, Hazan, Seyir, Berceste, Gültepe, Yeniden Diriliş, Anadolu, Çağrı, Yitik Düşler, Mâverâ, Büyük Doğu, Bilgi, Millî Gençlik, Akpınar, Dil ve Edebiyat, Bizim Külliye, Bizim Kümbet, Millî Kültür, Millî Eğitim, Türk Dili, Bilge, Somuncu Baba da bulunmaktadır.

Şair ve yazar olan hocamız, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) ve Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM)

üyesidir. Kayseri Sanatçılar Derneği (KASD) ve Kayseri Gazeteciler Cemiyetinden İnceleme Armağanları ile Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesinin Deneme ve Biyografi Ödüllerini aldı.

Şiir

Çoban Çeşmesi’nden

Gece-gündüz demeden

Akan su

Şiir
Kâşgarlı Mahmud’un
Dîvân’ına girmiş
Alp Er Tunga Sagusu

Şiir
Kimi zaman da
Şeytan tarafından
Kurulmuş pusu

Şiir
Dilimizi gül bahçesine çeviren
Yûnus’taki
İlâhî aşk duygusu

Şiir
Akıncı’daki
Bin Atlı’nın
Şehâdet şerbetini
Yudum yudum
İçmek arzusu

Şiir
Çanakkale’de
Millî Mücadele’de
Dîn ü devlet, mülk ü millet
Kaygusu

Şiir
Mohaç Türküsü’ndeki
Açık Deniz’deki
Sakarya Türküsü’ndeki
Hudutları aşma olgusu

Şiir
Nâmık Kemâl’de
Mehmet Emin’de
Mehmet Âkif’te
Kalk borusu

Şiir
Tanpınar’da
Osmanlı’dan bu yana
Mermer şadırvanda
Şakırdayan su

Şiir
Ziyâ Osman’da tevekkül
Âsaf Hâlet’te gizem
Ârif Nihat’ta bayrak
Dağlarca’da destan
Orhan Veli’de yalın söz
Câhit Sıtkı’da ölüm korkusu

Şiir
Nedîm’de
Yahyâ Kemâl’de
Ahmet Muhip’te
Cânânla beraber
Öğle uykusu

Şiir
Sezai Karakoç’ta
Erdem Bayazıt’ta
Zarifoğlu Cahit’te
Batı’ya karşı
Kalbimin doğusu

Şiir
Fuzûlî’de
Şeyh Gâlib’de
Ahmet Hâşim’de
Necip Fazıl’da
İçtikçe susatan bengisu

Şiir
Faruk Nafiz’de memleket
Veysel’de toprak
Cemal Süreya’da
Kadın kokusu

Şiir
Tezgâhtaki halı, kilim
Gergef gergef dilim
Hem güzel sanatların pâdişâhı
Hem ilim
Duyguların potasında
Erimiş düşüncenin
İpekten dokusu…

TÜRKÜLERİ SEVİYORUM
Hayâta güzellik katan
Türküleri seviyorum
Damarlarımızda atan
Türküleri seviyorum

Kâh ağlatan, kâh güldüren
Kâh dirilten, kâh öldüren
Kâh yeşerten, kâh solduran
Türküleri seviyorum

Her şeyin bir türküsü var
Hepsinin bir öyküsü var
Türlü türlü ezgisi var
Türküleri seviyorum

Anamın ninnisi gibi
Bacımın mânîsi gibi
Saran yetimi, garibi
Türküleri seviyorum

Yurdumuzun sesi onda
Halkımın nefesi onda
“Üç top gül ve Gesi” onda
Türküleri seviyorum

Bâzen bir kara trendir
Ürperişler getirendir
Sılamıza götürendir
Türküleri seviyorum

Rûhumdan kopup geliyor
Sanki yüreği deliyor
İçimdekini biliyor
Türküleri seviyorum

Kıpır kıpır, hareketli
Buğday gibi bereketli
Kimi köylü, kimi kentli
Türküleri seviyorum

Kaynayan bir pınar gibi
Bin bir taneli nar gibi
Âdem’den beri var gibi
Türküleri seviyorum

Şarkı da bizim, türkü de…
Kaç roman var bir türküde
Türk’ü söyle hep, Türk’ü de!
Türküleri seviyorum

Oğuz der ki, bu bir akış
Tatlı gülüş, güzel bakış
Dantel dantel, nakış nakış
Türküleri seviyorum…
Selâm Sana Kayserim
KAYSERİ DESTANI

Bilginlerin yatağı
Selâm sana Kayserim
Şâirlerin otağı
Selâm sana Kayserim

Ticârette birinci
Erciyes’i bir inci
Değildir asla kinci
Selâm sana Kayserim

Baş tâcı şehirlerin
Konusu şiirlerin
Hâmisi fakirlerin
Selâm Sana Kayserim

Yerlisi,yabancısı
Esnâfı,sabancısı
Misâfiri,hancısı
Selâm sana Kayserim

Sanayinin direği
Hiç bükülmez bileği
Azim dolu yüreği
Selâm sana Kayserim

Herkese örnektir o
Türkiye’de tektir o
Kalkınma demektir o
Selâm sana Kayserim

Her yeri yeşi cennet
O’na biçilmez kıymet
Gör sen de takdir et
Selâm sana Kayserim

Yoluna herkes hayran
Diline herkes hayran
Gülüne herkes hayran
Selâm sana Kayserim

Bahçesi var,parkı var
Hiç durmayan çarkı var
Başka yerden farkı var
Selâm sana Kayserim.

Bacası duman duman
Zekâsı ne de yaman
İnsanına doyamam
Selâm sana Kayserim

Ekmeği bol,aşı bol
Fabrikada işi bol
Güneşi bol,kışı bol
Selâm sana Kayserim

Çarşısı,pazarı var
Şâiri,yazarı var
Ulu bir nazarı var
Selâm sana Kayserim

Zekâsı O’na mahsus
Fıkrası O’na mahsus
Ya takdir et ya da sus
Selâm sana Kayserim

Konuşan taşlar şehri
Düşünen başlar  şehri
Usta nakkaşlar şehri
Selâm sana KayserimÖvünse de hakkı var
Her şeye merâkı var
Karası yok,akı var
Selâm sana Kayserim
İşinde becerikli
Aşında becerikli
Eşinde becerikli
Selâm sana Kayserim

Boş durmaktan haz almaz
Toptan alır,az almaz
Pazarlıksız tuz almaz
Selâm sana Kayserim

Nice ünlü hemşehrin
Sinan en büyük fahrin
Gilaboru panzehirin
Selâm sana Kayserim

Hâlâ gezilir dünür
Her şey ölçülüp biçilir
Yazın bağa göçülür
Selâm sana Kayserim

Gadasını aldığım
Sularına daldığım
Toprağında kaldığım
Selâm sana Kayserim

Sen benim vatanımsın
Candan aziz canımsın
Damarımda kanımsın
Selâm sana Kayserim

Dünyâda yoktur eşin
Cevahirdir her taşın
Tarihler kadar yaşın
Selâm sana Kayserim

Kümbetlerde yonusun
Gelişmenin yönüsün
Etüdlere konusun
Selâm sana Kayserim

Eğitimin kıblesi
Hep yukarı ibresi
Tekstilin kalibresi
Selâm sana Kayserim

Uyanık insan tipi
Her biri akıl küpü
Yurdumda,Altın Kapı
Selâm sana Kayserim

Kimse onu geçemez
Belki olurlar çömez
Çalışır yaz-kış demez
Selâm sana Kayserim

Niceler gelip geçmiş
Soğuk suyundan içmiş
Karlı dağların aşmış
Selâm sana Kayserim

Uygarlıklar beşiği
Fetihlerin eşiği
Mârifet beşiği
Selâm sana kayserim

Bin yıllık birikimi
Dünya çapında kimi
Tıp doktoru,hekimi
Selâm sana Kayserim

Üniversitesi tek
Kalitesi pek yüksek
Bilimle çarpan yürek
Selâm sana Kayserim

Övüncüsün vatanın
İftihârı atanın
Rızık,alıp satanın
Selâm sana Kayserim

Yol ve yordan bilirsin
Çâresini bulursun
Hem sâde,hem vakursun
Selâm sana Kayserim

Nice engeli aştın
Bütün dünyâya taştın
Yoksullukla savaştın
Selâm sana Kayserim

Dünyâ markası oldun
Fabrikalarla doldun
Ne sarardın,ne soldun
Selâm sana Kayserim

Her dem güler yüzlüsün
Dürüst,açık sözlüsün
Tok gönüllü,gözlüsün
Selâm sana Kayserim

Sanata verir değer
Bilime boyun eğer
Şehrini herkes över
Selâm sana Kayserim

Bizim koca şarımız
Servetimiz,vârımız
En büyük başarımız
Selâm sana Kayserim

Metropol,büyük şehir
Tarihten gelen nehir
Sanki en güzel şiir
Selâm sana Kayserim

BİR GÜL DÜŞTÜ
Bilmiyorum nerde, nasıl
Omuzuma bir gül düştü
Bir ağaçtan usul usul
Omuzuma bir gül düştü

Derinleri kımıldattı
Günüme mutluluk kattı
Dikeni elime battı
Omuzuma bir gül düştü

Rengi kandan kırmızıydı
Doğanın nazlı kızıydı
Yüreğimdeki sızıydı
Omuzuma bir gül düştü

İncelik derseniz onda
Goncalık derseniz onda
Ecelik derseniz onda
Omuzuma bir gül düştü

Arı ona üşüşmüştü
Bülbüllerle görüşmüştü
Gizli gizli öpüşmüştü
Omuzuma bir gül düştü…

GÖZLERİN

Gözlerinden giriliyor ülkene
Aklıma en önce gelen gözlerin
Kuş bile kondurtmam kutsal gölgene
Kanayan kalbimi çelen gözlerin

Gözlerin giriyor önce kanıma
Gözlerin veriyor hayat canıma
Gözlerin geliyor gece yanıma
Beni bin parçaya bölen gözlerin

Beni benden alan ceylan bakışın
Sessiz nehir gibi gönle akışın
İliklere kadar rûhu yakışın
İçimden geçeni bilen gözlerin

Can yakmak kâr kalmaz,bunu böyle bil
Adâlet önünde el bağla,eğil
Zamâna direnmek kolay iş değil
Takvimden yılları silen gözlerin

Yeşil gözlerine dalmak isterim
Yıllarca içinde kalmak isterim
Onun tapusunu almak isterim
Perişan halime gülen gözlerin…

ŞÜKÜR YÂRAB

Her lütfuna, ihsânına
Şükür Yârab, şükür Yârab
Kur’ân’daki beyânına
Şükür Yârab, şükür Yârab

Gündüz için, gece için
Gönlümdeki ece için
Dilimdeki hece için
Şükür Yârab, şükür Yârab

Evlâdıma, ayâlime
Düşünceme, hayâlime
Şu fânîde her hâlime
Şükür Yârab, şükür Yârab

Elim için, gözüm için
Tutar iken dizim için
Değişmeyen özüm için
Şükür Yârab, şükür Yârab

Pâdişâh-ı lemyezelsin
Hem ebedsin, hem ezelsin
Mutlak anlamda güzelsin
Şükür Yârab, şükür Yârab

Tükenir mi saya saya ?
Şükürler toprağa, suya
Teşekkür adlı duyguya
Şükür Yârab, şükür Yârab

Beni bir insan yarattın
Beni Oğuz’dan yarattın
Beni müslüman yarattın
Şükür Yârab, şükür Yârab…

NAAT MEDENİYETİ

On beş asırdan beri, hüsn-i hat, edebiyat
Anlatmaya çalıştı, (k)onu: Fahr-i Kâinât
Nice şâir ve edip medhinde çırptı kanat
Süleyman Çelebimiz ve Vesîletü’n-Necat
Yûnus, Fuzûlî, Nâbî, Mevlânâ, Ârif Nihat
Şeyh Gâlib, Yaman Dede, o muhtedî avukat
Necip Fâzıl, “Esselâm”, tekrar şahlandı sanat
Karakoç, “Gül Muştusu” ve “Hızırla Kırk Saat”
O’na olduğu kadar yapılmadı serenat
O’nun vassâfı Allah, bu açık bir hakîkat
O hâlde bize düşen, Habîb’e sonsuz biat
Bence en güzel naat, O Şah Gül’e salavât
Tâ gönülden duyarak, O’na selâm ve salât
Bizi de unutmasın, Kerem-kân-ı Şefâat
Etmesin ben fakîri, ümmetliğinden âzât…

SÖZ BİTER MEVLÂNÂ BİTMEZ

Yedi asır bunca yıldır
Söz biter Mevlânâ bitmez
Yıldız gibi yıldır yıldır
Söz biter Mevlânâ bitmez

İyiliğin tapucusu
Maneviyat kapıcısı
Gönüllerin yapıcısı
Söz biter Mevlânâ bitmez

Aslen Türk’tür, Farsça yazmış
Yedi türlü mânâ kazmış
Güzelliği öven sazmış
Söz biter Mevlânâ bitmez

Tasavvufun hasıdır o
Şiirin ustasıdır o
Sebîlullah tasıdır o
Söz biter Mevlânâ bitmez

Kucak kucak tohum atmış
Karanlığı aydınlatmış
Dünyayı bir pula satmış
Söz biter Mevlânâ bitmez

Yüreğinde aşk ateştir
Hiç batmayan bir güneştir
Yûnus Emre’yle kardeştir
Söz biter Mevlânâ bitmez

Yaradan’a teşekkürün
Deryâsıdır tefekkürün
Kimyâsıdır tezekkürün
Söz biter Mevlânâ bitmez

Çevrildi bütün dillere
Sahip oldu gönüllere
Verdi rengini güllere
Söz biter Mevlânâ bitmez

Konya’da kök salan çınar
Ruhları kandıran pınar
Bir meş’alegibi yanar
Söz biter Mevlânâ bitmez

En küçük tesiri bende
Onun bağlısıyım ben de
Yoluna olmuşum bende
Söz biter Mevlânâ bitmez

Aşk bir tatlı belâ, gitmez
Aşksız gönülde gül bitmez
Oğuz gayrıyı işitmez
Söz biter Mevlânâ bitmez…

SIFIRLA SONSUZ ARASINDA

Kulağa ezan okunuyor
Bebek-ihtiyar arasında
Ömür kumaşı dokunuyor
Doğumla mezar arasında

Vazgeçilemeyecek ne var?
Doğmakla ölmek iki duvar
Ömrümüz ağlamakla başlar
Sürer yokla var arasında

Hayâtın sırrını kim çözmüş?
Sükût altın ise söz gümüş
Bin bir çeşit düşünce, görüş
Bütün insanlar arasında

Kimi sevmiş, kimi sevilen
Kimi övmüş, kimi övülen
Kimi dövmüş, kimi dövülen
Mutsuz, bahtiyâr arasında

Dünyâ bir han, konan göçecek
Herkes ektiğini biçecek
Ne insan ebedî, ne böcek
Sonsuz nurla nâr arasında…

NE GÜZEL UYMUŞ
-Levnî’ye
Güzellere naz
Dervişe niyaz
Mümine namaz
Ne güzel uymuş

Dâvûd’a sadâ
Bilâl’e nidâ
Mecnun’a sevdâ
Ne güzel uymuş

Zengine şükür
Fakire sabır
Ölüye kabir
Ne güzel uymuş

Âlime bilgi
Tâlibe ilgi
Zamâna silgi
Ne güzel uymuş

Süvariye at
Kuşlara kanat
Cennet’e Sırat
Ne güzel uymuş

Şâire şiir
Nâsire fikir
Tekkeye zikir
Ne güzel uymuş

Kâğıda kalem
Hatibe kelâm
İnsana selâm
Ne güzel uymuş…

GÖZETLENEN

Hiç farkında olmasak da
Bizi bir gözetleyen var
Görmesek de bilmesek de
Bizi bir gözetleyen var

Çok temkinli olmalıyız
Hep helâlde kalmalıyız
Arayıp da bulmalıyız
Bizi bir gözetleyen var

Ne fazla gül, ne de inle
Rûhunun sesini dinle
Barış, herşeyle kendinle
Bizi bir gözetleyen var

Günahlarını terk eyle
Sevaplarını kürk eyle
İnançlarını berk eyle
Bizi bir gözetleyen var

Her nereye gidersen git
Nefsini sürekli eğit
Rehberin olsun bu öğüt
Bizi bir gözetleyen var

Olma gaflet içre sakın
Kulluk edebini takın
Şahdamardan daha yakın
Bizi bir gözetleyen var…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir