Semra Meral
MEDENİYETİN SAVURDUĞU KÜLTÜR
Bir elimiz yağda, bir elimiz balda gibi…
Ama değil kardeşim, değil!..
Bas düğmeye, yıkansın çamaşır…
Mesele o değil kardeşim, o değil!..
Koy kirli tencereyi makineye, versin tertemiz eline…
Mesele bu da değil kardeşim, bu da değil!..
Elbette bunlar birer nimet…
Elbette bunlar;
medeniyetin insana sunduğu birer hizmet…
Bunlar teknik donanımlar…
Bunlar;
gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki insanların
faydalanması gereken kazanımlar…
……………………………………………………………
Peki ya kültür, peki ya kültürümüz?..
Peki ya; ecdadımızdan devraldığımız ve de
gelecek nesillere devretmemiz gereken,
“bizi bize anlatırken, başkalarına tanıtan” kültürümüz?..
Peki ya, millî ve yerli olması gereken ve de
milli ve yerli kalması gereken kültürümüz?..
Peki ya; bir ayağı eskide, bir ayağı da -ister istemez-
yenide olan insanımızın şaşkın bakışları arasında:
-Ellerimizden kayıp giden değerlerimiz?..
-Ellerimizden kayıp giden çocukluğumuz?..
-Ellerimizden kayıp giden çocuklarımız?..
………………………………………………………………….
En azından bir akşam sofrasında birleşirdi,
bütün aile fertleri eskiden değil mi?..
Peki efendim, köylerimiz ve küçük kasabalarımız dışında
şimdi de öyle mi?…
Yani şimdi hani;
“her biri ayrı bir ‘bir/ey’ olduğundan beri”
toparlayabiliyor musunuz bir akşam sofrasında
bir araya bütün çocuklarınızı?!..
-Yoo bizde olmaz!..
-Yoo bizde akşam oldu mu herkes sofradadır,
diyenleri duyar gibiyim…
-Pekii, güzel!..
Peki,
bir araya toplamaya muvaffak olduğunuz çocuklarınız;
atıştırırken tatlı tatlı, sizinle tatlı bir sohbete hazır mı?..
Veya hazırlar mı sizinle paylaşmaya o gün yaşadıklarını?..
Yani kendileri sofra başında da, akılları sizde mi?!
Bir arada olmanın huzurunu yudumluyorlar mı,
tatlı tatlı?..
Şimdi gülümsüyorsunuz değil mi gülümsüyorsunuz;
gözleriniz giderken uzaklara, gülümsüyorsunuz
çocukluğunuzdaki o müstesna sofralara?!..
Çünkü çocuklarınız sizinle veya da
siz çocuklarınızlasınız da;
aklınız, akıllarınız sofranızın(pardon masanızın) üstündeki
veya hemen yanı başındaki o çok akıllı cep telefonlarınızda
değil mi?!
Biraz sonra bakalım hanginizin telefonu
‘en son melodi’ ile çalacak da;
savrulacak sofranız,
savrulacak çayınız, şekeriniz;
savrulacak o güzelim ‘sofra keyfi’niz de,
şöyle bi kurulacak sofranıza
o sevimsiz ‘keyfe keder’iniz…
………………………………………………..
Kim bilir sizlerde buna dair ne çok örnek var…
En iyisi biz daha fazla vaktinizi almayalım dostlar!..
Bilirsiniz, “az ve öz söylemek gerek ârife” der eskiler…
SeMRaL