Yusuf Meral
GİRİZGÂH
Şu Zile bambaşka bir şehir,
Dört tarafı nostalji kokuyor.
Hangi bir tarafa baksan,
Sanki oradan tarih akıyor.
UluCâmi’nin ince minaresi Göğe doğru uzanırken; Eller semaya açılır, Beyazıt-ı Bestami türbesinden. Dardır zor geçilir sokaklarından.. Bir zamanlar at yarışları, nam salardı dört bir yana.
Şiir yazmakla bu şehir anlatılmaz, |
ZİLE’ME
METHİYEMSİ MANZUME
1964 YILI’nda ZİLE’de RAMAZAN (11.Bölüm)
Çocukluk yıllarımdı o zamanlar, Nasıl da geçiyor, farkında olmadan yıllar. Top oynayıp, köpek kovaladığım sokaklar Şen şakraktı, bildik, tanıdık insanlar. Odun Pazarı denen yerde1 Soğuktan, yorgunluktan titreyen eşekler “İşte” diyor birisi – ormancı – Gün ağardı, şafak söktü, |
Odunpazarı’nda Üç Lüleli Çeşme Önünde Mustafa DOĞTAŞ. Arkada, otomobillerin olduğu yer Zile İsyanı’nda idamların gerçekleştirildiği alandır. Çam ağacının az yukarısında Kel Bekir’in bağlandığı meşhur Kanlı Dut ağacı vardı. Fotoğraf : M. Ufuk MİSTEPE – 05.01.2008 / Zile 1 Odun Pazarı Boğazkesen Caddesi’ne çıkan Uzun Sokak ve Haznedar Sokağa açılan Şehir Hamamı’nın arkasındaki meydandı. Meydanın tam ortasında üç ayrı köşesinden yirmi dört saat sürekli akan bir çeşme bulunurdu. Köylüler buraya erken saatlerde eşeklerle, katırlarla, atlarla odunlar, kütükler getirirler; bunları satarlardı. Ancak, ormancı bunları yakalarsa hem odunlara hem de hayvanına el kordu. |
2 Yedi büyük leblebi imal eden imalâthane bulunmakta idi. Bunlar imal ettikleri leblebileri kamyonlarla Samsun ve Sivas’a satarlardı. Yardımcılar, Tekahmetler’in Sabri Hafız, Uzunöz’ler en ünlü imalâtçılardı. Ayrıca sayıları 40’ı bulan leblebi imal eden, küçük imalâtçılar bulunmakta idi. Çorum’un, Kütahya’nın, Tavşanlı’nın o tarihlerde adı sanı bilinmezdi. 3 O tarihlerde yirminin üzerinde sicim, ip, urgan, halat, gınnap üretimi yapılır; Taşköprü ve Kastamonu’dan getirilen kendirler burada işlenirdi. İşlenen bu ürünler yine Samsun ve Sivas’a pazarlanırdı. 4 On beşin üzerinde işlemeli, nakışlı at, eşek, katır semer ve eyerleri imal edilirdi. İmal edilen bu semerler Amasya, Tokat, Sivas ve Yozgat’a satılırdı. 5 Kırk beşin üzerinde demir işleyen imalâtçılar vardı. Üç ayrı sokak tamamen demircilerden oluşurdu. Her türlü imalât yapılır (balta, kazma, bel, zerze, tokmak, çivi, at – eşek vb. nalı, mıh, keser, bıçak, kama, hançer, orak, tandır, üçayak, sac, ersün, sac aktaracağı, her türlü kazan kulpları vs. imal edilirdi. Bunlar bütün çevre il ve ilçelere satılırdı. Zile her alanda bir üretim merkezi idi. |
Leblebiciler çoktan işi bitirmişler bile. Buram buram, mis gibi kokarlar Hazır olan altın sarısı leblebiler2 Dükkân önünde, kıl kilimler üstünde.Urgancılar çıkrıklarının başında3 Pür neşe halat eğeriyorlar… Semerciler, dışarı çıkarmış semerleri4 Sabırla alıcı bekliyorlar. Taka tak, taka tak da tak Dükkânlar açılmaya başlar, birer ikişer.. |
Biricik Deli Aziz köşede ellerini ovuşturuyor Tekavütün yanındaki garajdan.6 Şoförler yel vermişler O’na Bilmem, belki de Deli Gızı düşünüyor.7Mavi Köşe’nin önünde Kemahlı Kemal8 Bir türlü getiremiyor pat pat patlıcanı, “Anam kızar, çabuk gidiyim” diyor, Ama, delikanlılar kendisini bırakmıyor. Bugün, ramazanın arifesi.. Evlerde heyecan had safhada Evler baştan başa silindi, süpürüldü. |
6 Tekavüt; felçli, yatalak, kahvehanede karyolada yatıyor ve kahve işletiyor. Sevilen birisi. Kahvehane tıklım tıklım. Hemen yanında minibüs, cip, taksi garajı vardı. Şimdiki TEK binasının bulunduğu yer. |
9 Her mahallede bir çöplük yeri bulunurdu. Belediyeye ait çöp ekibi; ki başlarında gür, palabıyıklı, korkak yüzlü İsmail Ağa bulunurdu. Bunlar on beş at arabasından oluşan ekiple haftada bir mahalleye gelirler; sokaklar süpürülür, çöplükler temizlenir, evlerde bulunan çöpler alınırdı. |
Ramazan’ın ilk günü dolmak üzere, Şehir bandosu kalenin bedeninde.11 İkindi Namazı’nın sona ermesiyle, Başlıyor, şen şakrak nağmelerine. Böyle gelmiş,böyle gitmekte ZİLE.. Âdettir ZİLE’de bütün Ramazan ayı boyunca Vakit geldi çattı, ikindi vakti. Kepenkler indi, dükkânlar kilitlendi. |
Ramazan’ın ilk müjdesi Aziz Emmi’den.13 İkindi Namazı’ndan sonra, Davul – zurnacıdan önce Topu patlattı kaleden. Ramazan topunu Aziz Emmi atar, Televizyonun adı bilinmiyor, Dövücü Aziz Emmi saati yolluyor,14 |
12 Keçeci Abdullah Emmi, Ünal Kuşbaşoğlu’nun babası olup, çok örfli idi.Her sabah ZEMBİLLE evden ayrılır, akşam en erken eve o dönerdi. Zembil : İçinde ne olduğu görünmeyen deriden yapılmış, kulplu, bir nevi (ama son derecede zarif) pazar çantası idi (kayık şekinde). |
Z
14 Şehir Hamamı’nın bitişiğindeki saatçi Kazık Diş’e; her gün saatin doğru olup olmadığı ve bakımının yapılması için saat gönderilirdi. İftarın, doğru zamanda açılmasını sağlamak için. |
Evlerde bir neşe,bir coşku
Komşular bir eve doluştu,
Çünkü,bir gün evvelden
Özenerek sıraya konmuştu.
İşte evindeyiz ,kuyumcuların Nefse Aba’nın(15)
Erişte kesilip,şehriye dökülecek sahura kadar!..
Neşe ile güle oynaya; söylene söylene maniler
Biz de alışıyoruz ilk gecelerine Ramazan’ın
15)Bekir Kuyumcu’nun babaannesi.Sadece,
Erkekler değil,Zile kadınları da üreticiydi.
Ramazan boyunca
içilecek çorbaların;eriştesini ,şehriyesini imece
usulüyle kendileri üretirlerdi.Ortaya büyük bir
çarşaf serilir,çarşafı kadınlar dizlerinin üzerine
alır ;on ,on beş kadın şehriye dökerlerdi.
Nefise Aba ve oğlu Nadir Abi de nur içinde yatsın!
O da ne; bando takımının yine nağmesi geliyor.,
Belli ki sahur vaktini haber veriyor…
Dedim ya ramazanın biri, on beşi ve son gecesi,
Bando takımı,kalede ihmal etmez ,konserini verir
Herkes artık,birer ikişer dağılır.
Sahur için evlerde bişi yapılır.
Sonra genç,yaşlı, çoluk çocuk herkes
Arif Hoca’nın vaazı için camiye koşar. (16)
16)Öğretmen Abdulhâlık ve eczacı Zabit Kılıç’ın dedeleridir.
büyük ulemâdandır.Vefatında “Güneş söndü” ibaresini
Çorum Müftüsü kullanmıştır.Hitabetteki üstünlüğü,
vaazlarındaki akıcılık ve mütevazi oluşu,
Herkesi kendisine hayran bırakmıştır.İkindi vaazı için
bizim evin önünden geçerken,ben de mahalledeki
bütün çocukları sıraya geçirir,önünde saygı ile eğilirdik.
Hiç unutulmayan ‘Müftümüz’nurlar içinde yatsın inşallah!
Büyük küçük herkes camide
Kulaklar pür dikkat Arif Hoca’da
Kıssalardan, menkıbelerden ders veriyor,
Arif Hoca kalpleri feth ediyor!
Sabah namazından sonra
Ziyaret ediliyor sıra sıra türbe ve veliler.
Bir kısmı da Hüseyin Gazi’den iniyor,
Belli ki, sahuru orada geçirmişler.
Sabah oldu,ortalıkta bir neşe bir heyecan
Çocuklar hep birlikte coşup,oynuyor..
Oruç tutan çocuklar,
Bu mutluluğu birbiriyle paylaşıyor…
Küçükler kör ebe oynarken,
Büyükler yamaçtan,kaydırakla kayıyor
Aman Yarabbi,zamanı mı şimdi,
Bir kısmı da kel fotak mı bile oynuyor.
Çarıkçı Abdurrahman Emmi’den(17)
Bir sapan lastiği aldım.
Denedim;taş ne kadar uzağa gidecek diye,
İndirdi Cıbırlar’ın camını “şak!” diye (18)
17)Abdurrahman(Sevindir)Emmi,Zile’de ilk meşin
Topu yapan kişi olup,çarıçılıkla uğraşırdı.Nur içinde
yatsın.Tarım ilaçları satan Vahit ve Emin
Tuğluoğlu’nun dükkanının yanıydı dükkanı.
18)’CIBIRLAR’diye atıfta bulunduğum,Mehmet Ali
Cıbıroğlu ve Yusuf kardeşlerdir.O tarihlerde aynalı
çarık zanaatı ile meşgul olup;dükkanları, Bedesten
Cami bitişiğindeki Saraç Bahri Usta’nın yanı idi.
O gün, kulağımı çeken çarıkçı amcalardan kısa
boylusunun(çok sevip, değer verdiğim) kayınpederim
olacağını nerden bilirdim?.Her ikisi de HAKK’ın
rahmetine kavuştu..Kabirleri nur,Mekanları Cennet
olsun İnşallah!..
Günlerden salı,büyük pazar kuruluyor.
Köylerden kente,sanki büyük göç oluyor.
Çarşı,pazar;köşe bucak insanlarla tıklım tıklım,
Yüzler gülüyor,cepler doluyor.
Topal Ali’nin sesi geliyor uzaktan (20-a)
Cenazeye buyrun,cenazeye buyrun.
Tümtümoğun Çeneden,
Musalla’ya doğru yol alıyorlar.
20-a)Sonraları Topal Ali’nin yerini Apuç alacaktır.
HAKK’ın Rahmeti’ne kavuşup,TÜMTÜMOĞUN ÇENE’yi
dönen bütün hemşerilerimiz nur içinde yatsın,
mekânları cennet olsun inşallah!
Söğüt dallarına bağlanmış yemeniler,
Adettir bizim Zile’de;
Ölen her kişiyi,
Tümtümoğun Çene’den döndürürler(20-b)
20-b) Tümtüm Oğlu Çenesi: Meşhur ‘Uzun Çarşı’ ile
buluşan Haznedar Sokak’ta bulunan bu çene veya
köşenin ehemmiyetini ‘bilmeyen Zileli yok!’desek yeri..
Eski zamanlardan günümüze kadar etkisini koruyan bir
efsanenin veya bir menkıbenin veya bir kıssanın gücünü
göstermesi bakımından büyük bir önem arz etmektedir.
Kuru bir geleneğin değil,bir inancın;bir ermiş kişinin
kalp gözü ile bir kerâmetinin süregelen pek mânidâr bir
bir kıssası veya bir hikâyesidir.( BAK! Zile’de
Camiiler-Türbeler-Veliler ve Efsaneler”kitabı sh.73-74)
Halk,omuz veriyor tabuta.
Gidiyor huşu içinde cenaze.
Ramazanın böyle bir gününde,
Uzun Sokağı adeta yara yara.
Cenazeye katılanlardan biri:”Allah rahmet eylesin
Ramazanı gördü,bayrama ulaşamadı” diyor.
Sonra da öbür dünyayı,ölümü unutup,
Günlük işlerine devam ediyor.
İkindi ezanı çoktan okunmuştur,
Sabırsız çocuklar,çarşıya koşuşur.
Horozcu Emmi çoktan yerini almış,
Birer,ikişer etrafına doluşulur.
Rengarenk şekerden yapılmış,düdüklü horozlar,
Camlı camekanın içinde dururlar.
Kimisi bakar,kimisi ‘ah’,kimisi iç çeker,
Parası olan çocuklar birer ikişer alırlar.
Şimdi Uzun Çarşı’nın önündeyiz.
Akşam hazırlıkları hat safhada.
Kimisi iftarlık,kimisi yeşillik satıyor,
Kuyruk taa..dışarı taşmış Kel İbrahim’in fırınında.(21)
21)Zile’nin en meşhur fırıncısıdır.
Pişirdiği ekmekler sünger gibi olup;bir hafta
bayatlamaz,tazeliğini korurdu.Ayrıca
ramazan pidesi de bambaşka olurdu.
Fırın önündeki kalabalık gittikçe artar.
Pidelerin kokusu dışarı taşar.
Yumurtalı,susamlı,haşhaşlı pideler,
Bir bir dışarı çıkar.
Mis gibi kokuları uzaktan gelir,
Küçükten sini büyüklüğüne,boy boy iftarlık çöreklerin.
Her biri köşe başında,ya da yan yana
Dikkatini çeker bütün insanların.
Deli Hacı bağırır: ‘benim ki taptaze’
Apul,ondan geri kalmaz. ‘benden almayan kepaze!’
Hepsinden birer birer satın alır,
Kimsenin hatırı kalsın istemez Göynüceklizade.(22)
22)Niyazi Gülşen’in (Göynüceklilerin) ağabeyi
Enver ağabeyimizdi,nur içinde yatsın.
Gönül alır,Göynüceklizade,
Orada bulunanlara dağıtır,birer ikişer tane.
Dua eksik olmaz dudaklarda,
Beyim!… Allah sana daha çok vere!..
Artık,el ayak çekilir.
Caddeler,sokaklar boşalır.
İftara ulaşmanın heyecanıyla,
Kimisi kağnıyla,kimisi deveyle köyüne yürür.
Ramazan geceleri bir başka olur Zile’de
Kimisi caddelerde,kimisi evde.
Günün yorgunluğunu atmak için,
Mutlaka bulur,kendine göre bir eğlence.
Teravih namazından çıkılır,
Şöyle etraf kolaçan edilir.
Hava soğuk da olsa,
Zile Caddelerinde gezilir.
Kimisi iftarda yediğini sindirmek için,
Kimi görünmede,kimisi alış-veriş için,
Dolaşılır gruplar halinde,
Bazen de çıt-pıt,kestane,nohut almak için.
Kestaneci Şükrü’nün kestaneleri
Sini üstünde dizi dizi.
Mis gibi uzaktan gelir kokuları,
Mıknatıs gibi önüne çeker sanki bizi.
Her köşe başında bir kestaneci
Var mı Şükrü’nün gibisi.
Alınır bundan fişek fişek
Lokum gibi her birisi.
Hacı’nın patlamış mısırları,
Ondan geri kalır mı?..
Deteteci Ali’nin,
Gevrek,taze çıt pıt’ları.
Ya tombul Mustafa’nın nohutları,
Buna ne demeli?..
Ondan da ecücük almalı,
Sokaklarda biraz daha dolaşmalı.
Şule Kahvehanesi’nin önünde,
Pamuklu şeker satılıyor.
Ulu Cami’den çıkan çocuklar,
Bundan almak için can atıyor.
Günler her gün bir bir sayılıyor.
Aaaa…O da ne,kalede bando çalıyor.
Belli ki ramazanın 15’ i gelmiş,
Sokaklarda bir neşe,bir coşku başlamış..
Evlerde davet verilmeye başlanır.
Bu gün biz,Ahmet Emmimlerdeyiz..(23)
Dedem,emem,emmi ve yengelerim hep ordayız,
İftarı onlarda, onlarla birlikte edeceğiz..
23) ‘Ahmet Meral’ çok saydığım,sevdiğim amcamdır.
Zile sanayinin kurucusu…Atölyesi,bir sanat okulu gibi çalışmış
Çırak-Kalfa –Usta ilişkisi disiplin içinde yürümüş ; Zile’ye yüzlerce
sanatkâr ve sanayici yetiştirmiştir…Dedeme de, babaanneme de
Amcam’a da Allah gani gani rahmet etsin,mekânları Cennet olsun
İnşallah!…Diğer iki amcam: Hacı Hasan Ve Ali Meral ile
Emem ‘Fatma Hamamcıoğlu’ (annemin çok sevdiği tek görümcesi)
Her üçüne de, Allah ömürler versin!
Çocuklar ayrı,büyükler ayrı yerde,
Akşam iftarımızı yaptık hep birlikte.
Önce toyga çorbası,arkasından keşkek,
Baklava,kadayıf büyükçe tepside.
Karınlar doydu,Allah’a şükredildi.
Allah’a niyaz için abdest alındı.
Kadınlar ayrı,erkekler ayrı odada,
Hep birlikte teravih namazı kılındı.
Namazdan sonra sofralar tekrar donandı.
Üzüm,armut,döngel,kavun turşuları;
Köme,tarana,ceviz,hevenk hevenk vaz.
Hepsi sıra sıra ortaya kondu.
(DEVAMI VAR…)
1964 YILI’nda ZİLE’de(3.Bölüm)
Ramazan’ın Son Günleri İle
Kadir Gecesi ve Bayram
İyi ramazanlar temennisiyle
Bir ramazan günü de böyle geçti.
Cumartesi günü dedemlerde buluşmak üzere,
Herkes birbiriyle vedalaştı.
Adettir ramazanın 15’inden sonra
Gece hamamları açılır bayanlara.
İftar,teravih namazından sonra,
Sahura kadar girilir hamamlara.
Hamamların bayan ustaları sokaklarda.
Bir tanesi de bizim kapıyı çalıyor.
Koştum meraktan yanına,
Baktım,annemi çağırıyor gece hamamına…
Annem “….Hanım biraz bekle” dedi.(24a)
Neden sonra tirki’yle bulgur getirdi.(24b)
Usta, belli ki buna memnun oldu.
Dua ede ede torbasına yerleştirdi.
24a)CANIM ANNEM ‘Fadime Sultan!’ Annelerin Annesi!..
Çavdarların Mehmet’in kızı,dört kız kardeşten ikincisidir.
Büyük teyzem;çok sevdiğim ağabeylerim Avukat Asım
Turgut ve Mümtaz Yeşiltan’ın rahmetli anneleridir.
Ölünceye kadar çalışmayı bırakmayan Dedem marangozdu.
Boyacı Hasan Ağa Camisinin kubbesindeki ağaç işçiliği
O’na aittir. Her üçünün de kabirleri nur, mekânları Cennet
olsun İnşallah. Diğer sevgili iki teyzem, Hatice Şentürk
ve Mebruke Baştuğ’a da Allah uzun ömürler versin!….
24b)Tirki:İçi oyulmuş, saplı, büyükçe kap.
Naciye Emem annemle hamama giderken(25a)
Hamam yaygısını benimle yollar…
Selamını söylerken ememin ve annemin
Halıyı serip, tası kurnaya götürürler..(25b)
25a)Emem,Tekâmetlerin Sabri Hafız’ın hanımı.
Her ikisi de ailece bizi,biz ailece Onları severdik..
Her ikisine de Allah gani gani rahmet etsin!
Mekânları Cennet olsun inşallah!
25b)Halı serilen yere de tas konulan kurnaya da
kimse gelip oturmazmış(Ozamanın bir bakıma
rezervasyonu…)
Hamamlar,ramazanda bir başka olur.
Sohbetlerle birlikte yıkan da yıkan.
Lakin, ustalar bağırır da bağırır:
“Sular soğuyo ha, soğuyo sular”(26)
26)”Hadi süre doldu,yeter çıkın, bizden söylemesi”
anlamında hamamdakilere bir uyarı.
Hamamlardan birer ikişer çıkılır.(27)
Davul-zurna kalede çalınır.
Hazırlanan börekler,
Çayla sahurda yenilir.
27)O tarihlerde Zile’de beş tane tarihi hamam
faaliyet göstermekte idi( Şehir-Sabah hamamı
Tekke hamam,Yeni hamam,Işık ve Küçük hamam)
Tombala ramazanın baş oyunu.
Kahveci az çeker,çayın suyunu.
Takılırlar durmadan Godek Kemal’a
Herkes bilir O’nun iyi huyunu.
Kahve dolup dolup taşar.
Yer bulamayanlar şaşar.
Bir iskemle bulup oturanlar,
Şansını aramaya başlar.
Erkekler yavaş yavaş evlerine dönerler
Godek Kemal’ın kahveden.(28)
Kimisi çinkoyu,kimisi tombalayı
Beşden, otuz ikiden kaçırdım diyerekten.
28)Evlerde bırakın televizyonu;radyo,teyp bile
olmadığından erkeklerin çoğu o zamanların en meşhur
olan Tekavüt’ün, Arabın,Godeğin kahveleri ile ve Şule”
kahvesine giderek günün yorgunluğunu atmaya çalışırdı
Hepsi Allah’ın rahmetine kavuştu.1.bölümde
arz ettiğimiz saatçi amcam Kemal Türker Ağabeyimizin
muhterem babaları ile pidelerinin tadı damağımızda Fırıncı
İbrahim amcamızın da mekanları Cennet olsun inşallah!
Ramazanın son on beşi ile birlikte,
Mahalle fırınları açılır,
Ketelerin,halkalı ekmeklerin mis gibi kokusu,
Taa..köşe başlarına yayılırdı.
Annem bir kucak odunla beni saldı.
Ümüs’ün Abaların evine.(29)
Fırın burada da yanmış,hazırmış
Bizim eve de yapılacak kete.
29)Culfalık denilen o eski dokuma tezgâhında peşkir,
(bir çeşit havlu) çarşaf, kıvraktan iç çamaşırı dokuyarak
Geçimini temin eden seksen yaşlarında bir ninemiz.
Aba:Zile’de o zamanlar ‘teyze’ anlamında genç,yaşlı
farkı gözetilmeksizin kullanılan bir hitaptı.
Her mahallede var,böyle bir iki fırın
Usta der,”yemeden önce keteleri iyice ısıtın”
Kimisi evden sinilerle getirirken hamurları
Bazıları da eve taşır,çıkan mayalıları.
Bayram hazırlıkları da başlar bir yandan.
Kimisi elbise derdinde,kimisi ayakkabı
Usta usta arastalar dolaşılır.
Siparişler alınır-verilir. (30)
30)O tarihlerde Zile büyük bir fabrika gibi idi.
Sanki bir el tarafından bir iş bölümü yapılmış
gibiydi. Ellinin üzerinde terzi vardı. Ayrı dükkân,
yan yana,karşı karşıya,hatta bir bina bütünüyle
terzi emmilerimizle dolu olduğu gibi,’terziler arastası’ adı
verilen bir sokak da tümüyle terzi dükkanı ile dolu idi.
Babam da terziydi, annem de benim,
Takımım babamdandı,gömleğim annemden;
Hiç geri kalır mı bacılarım Lütfiye ile Naciye
Canım kardeşim Sabri de hiçbirimizden…
Gelmiştir sıra ayakkabıya (31)
Babamla gittik Düğmeci Hacı’ya (32)
Ayağımın ölçüsünü aldı ve söz verdi,
Bayramdan önce yetiştireceğim dedi.
31)Elbise gibi hazır ayakkabı da olmadığından,yine Zile
otuzun üzerinde ayakkabıcı ve ayakkabı imal eden
İşyerleri mevcuttu.
Turhal,Çekerek,Sorgun,Yerköy,Akdağmadeni bütün
İhtiyaçlarını Zile’den karşılardı.
32)Hacı Bekir Mantaş,Rahmetli öğretmen Ömer
Mantaş’ın babası. Her ikisine de Allah rahmet etsin.
Terzi dükkanları çok kalabalık.
En meşhurları Hüseyin abi ve Hacı Mehmet usta
Her biri,diğerinden usta.
Değmeyin keyfine , en iyisi de Şemi Usta.(33)
33)Avukat Kemal Özgöçmen Ağabeyimizin
kayın pederi ;Rahmetli Osman ve rahmetli
İhsan Emektar’ın babaları.Her üçü de
nurlar içinde yatsın,mekânları cennet olsun
inşallah!
Hacı Mehmet Usta çok ihmaldir, iyi usta da(34)
Başında bekleyip de demlemezsen çayını,
Bu bayramda bırak ceketini almayı;
Benden söylemesi pantolonu zor alırsın kurbana da…
34) RAHMETLİK BABAM: Çok iyi bir usta
olduğu halde, bonkör bir terzi olduğu için,
bir türlü iki yakası bir araya gelememiştir..
Nurlar içinde yatsın,mekânı Cennet olsun
İnşallah!
Bir hafta öncesinden sıraya girdik,
Rıza Dayı’nın kadayıfları için.(35)
İp ince,tel tel çeker kadayıfları,
Bunu yıllardan beri bildiğimiz için.
35) İşini hakkıyla yapan Riza Dayı
Ya da ALLAH gani gani rahmet etsin!
Mübarek Kadir Gecesi’ne ulaşıldı
Ulu Camii’de büyük mevlid var.
Olsa da sokaklarda diz boyu kar
Cümle âlem hep oraya aktı…
Hava soğuk,dışarı ayaz,
Çocuklar bağırıyor avaz avaz:
“Beyazıt-ı Bestami’ye gidelim,
Orada Sakal-ı Şerif var!”
Büyük bir coşku ve heyecanla
Beyazıt-ı Bestami’ye gidilir.
Sakal-ı Şerif salâvat ve tekbirlerle
Hoca’nın elinde öpülür.
Cam kavanozun içinden bile
Sakal-ı Şerif misk-i amber kokuyor,
Salavat ve tekbir nidaları arasında,
Büyükler kendilerinden geçiyor.
Vee…sayılı günler bir bir bitiyor,
Bir ramazan da böyle geçip gidiyor
Üç değil, iki gün sonra,
Mübarek Arife’ye giriliyor.
Bayram hazırlıkları başladı bile.
Keteler,baklavalar fırından çıkarken sinilerle.
Fakir fukara gözetiliyor,
Verilen zekat ve fitrelerle.
İşte,işte bitiyor arife de
İkindi namazı ile…
Şehrin bütün mezarlıkları dolup taşıyor
Erkeği,kadını-kızı çoluk çocuğu ile…
Akşam,son defa top atıldı.
Bayramlıklara şöyle bir bakıldı.
Yeni alınan ayakkabılarla
Sabaha kadar birlikte yatıldı.
Sabah camiiye erkenden gidildi
Kalmamak için dışarıda..
Arif Hoca’nın son vaazında
Camiye de vedâ edildi..
Eda edilirken huşu içinde Bayram namazı
Herkes birbiriyle tokalaşıp bayramlaştı.
Kaleden top atışıyla,
İşte işte Ramazan Bayramı başladı.
Büyük küçük herkes mezarlıklarda,
Unutulmaz burada yatanlar da.
Yasinler,fâtihalar okunur,dualar yapılır,
Buruk bir hüzünle sevenler kabristandan ayrılır.
Yine bir ramazandan sonra,
Bayrama sağ-selim ulaşıldı.
Bayramlıklar heyecanla giyildi.
Gidilecek yerler birer birer sayıldı.
Kim daha çok para verecekse,
Önce oraya gidilir
Gönül almak,hatırlanmak için,
Konu-komşu;akraba bir bir dolaşılır.
Şekerler,leblebiler yenilir
Toplanan paraların bir bölümüne el konulur
Geriye kalan parayla,
Oyuncakçı şişman Şevket’in yolu tutulur..
Bayramlarda benim bir plastik topum,
Bir de; yalancı tabancam olurdu..
Semra’nın da çöpten bir bebeği varmış,
Ama kayınvalidemin diktiği entarileri çokmuş!..
37)Bir Osmanlı kadını ve ‘on parmağında
On hüner’ tâbirine müstesna bir isim olarak
‘Kayınvalidem Şükriye Cıbıroğlu’ dur desem
Hak’kı teslim etmiş olurum. YÜCE ALLAH ;
sağlık,sıhhat,afiyet ve ömürler versin.
Dualarını almayı nasip etsin, ‘tek büyüğümüz’
olarak, başımızdan eksik etmesin inşallah!
Nerede o eski ramazanlar, o eski bayramlar?..
Yıl içinde olsa da bir acı, çekilse de sancı
Hızır gibi yetişirdi “O eski ramazanların
Ve eski bayramların sevinci ve tacı !.”
İnşallah daha nice ramazanlar da
Sizlerle, sizlerle olsun dostlar;
İnşallah daha nice bayramlar da
Sizlerle , sizlerle olsun dostlar!…
YUSUF MERAL
NOT: “Yukardaki manzumumemizde ismi veya işi geçip de sehven unuttuğumuz veya bilmeyerek yer vermediğimiz Ahiret’e intikâl etmiş bütün değerlerimizin istisnasız cümlesinin ruhuna ‘fâtiha’ lar gönderiyor , yaşayan büyüklerimizin ellerinden öpüyor, küçüklerimize esenlikler diliyor ;
ALLAH’ IN SELÂMI, KALEMİN KELÂMI İLE…
“İNŞALLAH NİCE RAMAZAN,
NİCE KANDİL- NİCE KADİR
ve
İNŞALLAH NİCE BAYRAMLARA…”
diyoruz…
Semra Meral-Yusuf Meral